psikodermatoloji nedir

Psikodermatoloji Kavramına Psikanalitik Bir Bakış

Klinik Psikoloji/Psikanaliz/Psikoloji/Ruhsal Bozukluklar

Merhaba Arşiv okurları. Bu sefer hayli enteresan bir konuyu inceleyeceğiz. Minik bir anımla girizgâh yapmak isterim. Bir final döneminde sivilcelenmeye başlayınca dermatoloğa gittim. İlk sorusu “psikiyatrik bir ilaç kullanıyor musun?” olmuştu. O zaman şaşırmıştım. Meğer psikiyatri ve dermatolojinin ortak bir alanı varmış: Psikodermatoloji!

İşe embriyonel dönemde sinir sistemimizle derimizin aynı kökenden oluştuğunu belirterek başlayalım. Böylesi bir ortaklık iki yapıda da oluşacak değişimlerin birbirini etkileyeceğini de göstermiş oluyor. Daha önce Psikojenik Kısırlık yazımda da bahsetmiştim. Bazen organik bir sebep olmaksızın vücudumuz zorlu yaşamsal olaylar karşısında fiziksel tepki verebiliyor. Bazen de var olan organik sebepli bir soruna eşlik ediyor ya da hastalığı alevlendirebiliyor. Peki, en büyük organımız olan derimizle psikoloji arasında nasıl bir ilişki var? Konuya psikanalitik bakışla anlam kazandıralım arada da latince kelimeler kullanalım havalı dursun 🙂

Psikodermatoloji Tanımı ve Tarihi

Psikodermatoloji kavramı derimiz ve psikoloji arasındaki ilişkiyi inceleyen alanın adı diyebiliriz. Psikoloji, psikiyatri ve dermatolojinin ortak alanı da demek mümkündür. Mesela önemli bir iş görüşmesinden önce, ödev teslim tarihi yaklaşıyorsa kaşınmaya başlayabilirsiniz. Sınav dönemindeyseniz cildinizde hoşumuza gitmeyen, özerkliğini ilan edercesine çıkan sivilcelenmeler yaşayabiliriz. İşte bu sorunlar dermatolojinin olduğu kadar psikolojinin de alanına girmektedir. Psikodermatoloji de bu ve benzeri sorunları kapsar. Son iki paragrafta detaylı açıklama vereceğim.

Nasıl ortaya çıktı?

Yazılarımı okuyorsanız bilirsiniz incelediğim kavramı önce psikanalitik bakışla ele almayı seviyorum ama bu sefer benlik bir durum yok. Alan da psikanalizden temel alıyor. Üstelik bazı noktalarda getirilen yorumları biraz zorlama bulduğumu da itiraf etmeliyim. Ben bilgiyi verip kaçarım, yorum sizin.

Psikiyatrist Herman Musaph psikodermatoloji kurucularından sayılıyor. Musaph, 1953’te Amsterdam Üniversitesinde psikodermatoloji bölüm başkanı oluyor. Psikanaliz deneyimine dayanarak deriyle emosyon arasındaki ilişki üzerine çalışıyor. Ek olarak psikiyatristler psikodermatolojik tanılarda ilaç tedavisiyle beraber psikodinamik bir yaklaşımın da önemli olduğunu vurguluyor (7). Benlik bir durum yok demiştim…

Psikanalitik Bakışla Deri ve Deri Hastalıkları

Deri bir ilksellik ve sınır organıdır. Doğduğumuzda hem dünyayla ilk temasımız hem de aramızdaki ilk sınırdır. Psikolojik doğuşumuzun başlangıç noktasıdır. Ötekinin bakışında ilk görülendir. Bizi saran, koruyan aynı zamanda da tehlikelere en açık olandır. Bu saydıklarıma bakınca derimizin duygularımıza paralel değişiklikler göstermesi çok beklendik değil mi?

Psikanalitik Bakışla Deri ve Deri Hastalıkları
Psikanalitik Bakışla Deri ve Deri Hastalıkları

Psikanalistler bilinçdışı çatışmaların deride tepkiye neden olduğunu belirtmiş. Winnicott boşalmamış ya da sağlıklı kanalize edilmemiş şiddetli arzuların ürtikere neden olduğundan bahsediyor (10).

Fenichel ve Winnicott deriyi erojen bölge ve erotik ödüllendirmenin kaynağı; ayrıca ısı, ağrı, acı ve dokunmayı da erojonik haz kaynakları olarak tanımlar. Hani bazen ufak kabartılar (papül) oluşur derimizde… Kaşınır dururlar. Winnicott bu papülleri az önce bahsettiğim nedenlerle uyarılan derinin ereksiyon hali olarak tanımlıyor. Dolayısıyla kaşımak da bir tür mastürbasyon oluyor (10).

Deri göz önünde olandır demiştik. Öfke, utanç gibi duygular için boşaltım kaynağı olabildiği gibi bir şey çaktırmak istemediğimiz anlarda da duygularımızı görünür hale getirebilir. Dolayısıyla bir kaygı kaynağı olması da mümkün. Bunun yanı sıra içgörüsü zayıf, somatizasyona eğilimi olan kişiler için psikodermatolojik hastalıklar, duyguların ifade edilmesi için tek yol olabilir (3,5,8).

Anne-Bebek İlişkisinde Psikodermatoloji

Psikodermatoloji okumaları yaparken ilk kez karşılaştığım diğer bir kavramdan bahsetmek istiyorum: “deri ego.” Anzieu (1990) anne ve bebek ilişkisinde derinin rolüne dikkat çeker. Deri, bebeğin kaygı ve isteklerinin bakım verenler tarafından duyulduğunu göstermek için araçtır. Deri sayesinde kurulan bu ilişki ortak anlamlar üretmeye olanak sağlar ve egonun ilksel hali olan deri ego oluşur (1). Bebeklik ve çocukluk dönemindeki deneyimlerimizi ve öğrenmelerimizi yaşamımızın ilerleyen zamanlarında da başka kişilerle, başka bağlamlarda tekrarlayabiliyoruz.

Pines egzemalı bir hastasının aktarım ve karşı aktarımlarını anne ve bebek ilişkilenmesi açısından ele alarak bebeklikte oluşan dermatolojik bir sorunun anne bebek ilişkisinin bozuk olmasından kaynaklandığından bahsediyor. Sonraki dönemlerde de benzer ilişkiyi başka insanlarla tekrarlanmasının hastalığın alevlenebileceğini belirtiyor. Bebeğin ruhsal acılarını görünür hale getirerek -yani bedenselleştirerek- bakım elde etmesi bu hastalarda öğrenilmiş bir davranış. Deri hastalığı olan bebekte kendiliğin narsistik ihtiyaçları giderilmemiş oluyor. Ayrıca bu kişiler nesne ilişkilerinde de oldukça hassas olabiliyor. Annenin bebeğinin görünümüyle ilgili yaşadığı düş kırıklığının bebeğin kendilik imajında bozulma yarattığını da belirtiyor Pines (9).

Psikodermatolojide Sınıflama Yolları

Literatür (7) psikoloji ve dermatoloji ilişkisinin farklı şekilde psikodermatolojik hastalıkları doğurabildiğinden bahsediyor. Bu hastalıklar ise şöyle sınıflandırılıyor:

  • Psikiyatrik hastalıktan köken alan deri hastalıkları (artefakt dermatit)
  • Dermatolojik hastalıkla ortaya çıkan ve gerçekte deri hastalığı ile maskelenen psikiyatrik hastalıklar (sanrısal parazitoz, beden dismorfik bozukluğu)
  • Psikosomatik etmenlerle oluşan ya da alevlenen deri hastalıkları (psöriasis -yani sedef hastalığı-, nörodermatit, hiperhidrosis -aşırı terleme- v.b.)
  • Sosyal yalıtma ve damgalamaya ikincil olarak ortaya çıkan psikiyatrik hastalıklar (psöriasis, vitiligo gibi hastalıklarda depresyon görülmesi)
  • Genetik ve çevresel etkilerle bir araya gelen deri ve psikiyatrik hastalıklar (mani ve psöriasis gibi)
  • Süreğen psikiyatrik hastalığı olan kişilerde ortaya çıkan deri hastalıkları (şizofrenlerde öz bakım yetersizliği sonucu oluşan deri enfeksiyonları)
  • Deri hastalıklarının tedavisinde veya psikiyatride kullanılan ilaçlarla ortaya çıkan psikiyatrik hastalıklar (klorpromazin, lityum vb.)
    Bunlara dayanarak kabul gören psikodermatolojik tanılama sistemlerini de inceleyebilirsiniz.

Psikodermatolojide Bazı Çalışma Verileri

Bir çalışmada akne vulgaris -çoğumuzun ergenlikte muzdarip olduğu sivilce türü- tanısı alan bireylerin depresyon ve anksiyete skorları kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulunmuş (11). Tanıların depresyon ölçeği uygulanarak karşılaştırıldığı çalışmada ise akneli hastalardan, hastanede yatan sedef hastalarının depresyon skorları kadar yüksek skorlar elde edilmiş (4). Bir başka çalışmada kronik ürtiker hastalarının yaklaşık %70’inin kaygı, depresyon ve psikosomatik belirtilere eğilimli olduğu belirtilmiş (6). Trikotillomani (TTM) -yani saç yolma hastalığı- ve deri yolma bozukluğu (DYB) olan hastaların eş tanılarının karşılaştırıldığı bir çalışmada ise TTM’de majör depresyonun eş tanı sıklığının DYB’ye göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmış (2).

psikoloji ve dermatoloji ilişkisi

Psikodermatoloji biyopsikosyal yaklaşımların önemini bir kez daha hatırlatıyor bize. Bu yeni ama hızını alamayan alana bir de tek nefeste okuması zor olan psikonöroimmunodermatoloji kavramı eklendi ama şimdilik buna girmeyeceğim. Gönül isterdi ki tanılar üzerinden detaylı ele aldığım bir psikodermatoloji yazısı olsun ama sevgili içerik koordinatörümüzün de dediği gibi iyice uzatıp Manas Destanı’nın kalbini kırmak istemem. Psikolojinin hiç ummadığımız yerlerden MERHABALAAR diye çıkışına bayıldığımı da ekliyor ve sahneyi terk ediyorum.

Editör Notu: Yazarın diğer destanı Metafor ve Psikoterapi yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Eğer konu ilginizi çektiyse şöyle bir Psikodermatoloji Instagram hesabını da buraya bırakıyoruz.


Bu yazılı içerik Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Editör: Selin Cennet Gülmez

Görsel Tasarım: Taner Türker


Kaynakça

1. Anzieu, D. (1990). ) A Skin for Thought: Interviews with Gilbert Tarrab on Psychology and Psychoanalysis. London: Karnac Books.
2. Aydın, E. P., Kenar, J. G., Altunay, İ. K., Beğenen, A. G., Kıvılcım, Y., Özer, Ö. A., & Karamustafalıoğlu, K. O. (2020). Psikodermatoloji Polikliniğine Başvuran Trikotillomani ve Deri Yolma Bozukluğu Tanılı Hastaların Klinik Özellikleri ve Eş Tanıları: Bir Karşılaştırma Çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi, 10(20), 4.
3. Eller, J. (1974). Skin Disorder and the Psyche. Cutis(13), 395-416.
4. Gupta, A., & Gupta, K. A. (1999). Depression and Suisidal Ideation in Dermatology Patientsi with Acne, Alopesia Areata, Atopic Dermatitis and Psoriasis. British Journal of Dermatology(27), 846-850.
5. Gupta, M. A. (2006). Somatization Disorders in Dermatology. International Review of Psychiatry, 1(18), 7-41.
6. Hashiro, M., & Okumura, M. (1994). Anxiety, Depression, Psychosomatic Symptoms and Autonomic Nervous Function in Patients with Chronic Urticaria. J Dermatol Sci, 2(8), 129-135.
7. Mercan, S., & Kıvanç Altunay, İ. (2006). Psikiyatri ve Dermatolojinin Ortak Çalışma Alanı: Psikodermatoloji. Türk Psikiyatri Dergisi, 4(17), 305-213.
8. Niemeier, V., Kupfer, J., & Gieler, U. (2000). Observations During an Itch-Inducing Lecture. Dermatol Psychosom, 1(1), 15-18.
9. Pines, D. (1980). Skin Communication: Early Skin Disorders and Their Effect on Transference and Countertransference. The International Journal of Psychoanalysis(61), 315-323.
10. Winnicott, D. (1934). Papular Urticaria and the Dynamics of Skin Sensation. Br J Children’s disease(31), 5-16.
11. Yazıcı, K., & ark., K. B. (2004). Disease-specific quality of life is associated with anxiety. JEADV(18), 9-435.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*