Doğal Afetlerde Psikolojik Destek Aşamaları

Doğal Afetlerde Psikolojik Hizmetlerin Aşamaları

Klinik Psikoloji

Yaşadığımız deprem felaketinin üzerinden aylar geçti. Bu dönemde yardımcı olabilecek meslek gruplarındaki profesyonellerin de davranışlarında farklılıklar oldu: Hemen yardım etmek isteyenler, beklemede kalmaya çalışanlar vb. Herkes içi yanarak ve iyi niyetiyle hareket etmeye çalıştı. Ben de ilk evrede bekleme taraftarı olan uzmanlardan biriydim. Depremin ilk zamanında olmayacağını düşünüyorum. Şimdi ne demek istediğimi biraz daha açmak istiyorum.

Deprem gibi bir afet yaşandıktan sonra zamansal olarak 3 aşamadan geçeriz: Akut dönem, orta vade ve uzun vade (Houseley ve Beutley, 2007). Akut dönemde daha ne olduğunu anlamayız ve öncelikle temel ihtiyaçlar söz konusudur. Akut dönemde ilk olarak güvenlik ve temel ihtiyaçların sağlanması gerekir. Henüz temiz suyla kavuşamamış birine psikolojik yardım yapılmaz. Önce temiz suya kavuşması gerekir. Daha barınacak yeri olmayan bir insana psikolojik müdahale yapamazsınız.

Bu dönemde yapılacak en uygun faaliyetler psikolojik ilk yardım ve stabilizasyondur. Psikolojik ilk yardımın 3 temel ilkesi vardır: İzle, dinle ve bağ kur. Kilit nokta; “orada olmak, kişinin yanında olmak”tır.  Peki kişinin yanında olmak neleri içerir?

  • Kişilerin ihtiyaçlarını belirlemek
  • İhtiyaçlarına yönelik destek sağlamak
  • Kişileri konuşmaya zorlamadan dinlemek
  • Kişilerin sakinleşmelerine yardımcı olmak
  • Kişileri olası zararlardan korumak

Kişileri konuşmaya zorlamamak çok önemlidir. Eğer kişi anlatmak istiyorsa, dinleyelim. Ancak anlatmak istemiyorsa “Ne oldu, hadi anlat” diye zorlamak yarar değil zarar getirir. Biz orada olayların, kişilerin hissettiklerinin analizini yapmak için bulunmuyoruz. Yanında olduğumuzu ve içtenlikle dinlediğimizi hissettirmek için bulunuyoruz. 

Stabilizasyon, kişi aşırı bir duygu yoğunluğu içerisindeyse onu sakinleştirip güvende olduğunu hissettirme anlamına gelir. Stabilizasyon “Sakin ol” demek değildir. Sakinleştirici aktiviteler yaptırmak (örn; etrafta yürümek), nefes egzersizleri, gevşeme egzersizleri veya topraklama teknikleri ile kişinin duygusal dengeye ulaşması sağlanır.

Orta vade, ilk kriz anını atlattığımız ama hala afetin etkisinde olduğumuz dönemdir. Bu dönemde de aceleyle davranıp hemen müdahale etmeye çalışmamıza gerek yok. Orta vadenin de ana odak noktası destekleyici olmaktır. Paylaşım grupları, psikoeğitim uygulamaları yardımcı olur. Paylaşım gruplarının işe yaramasının sebebi, aynı olayı yaşayan insanların bir araya toplanmasıdır. Böylelikle kişi “Bunları bir tek ben yaşamıyorum, ben yalnız değilim” diye düşünür. Psikoeğitimde en çok vurgulanabilecek nokta “yaşadıkları durumun anormal, verdiği tepkilerin normal olması”dır. Kişiler yaşadıkları olağanüstü duruma karşı normal tepkiler vermektedirler, her bireyin tepkisi kendine özeldir. 

Destekleme uygulamalarından biri; kişinin kaynaklarını keşfetmesini sağlamaktır. Psikolojide kişinin kaynakları Basic Ph olarak da isimlendirilir (Lahad, 2017). Basic Ph modeline göre kişiler 6 kaynağa (başka bir deyişle, baş etme kanalına) sahiptir:

  1. İnançlar ve değerler
  2. Duygusal
  3. Sosyal
  4. Yaratıcılık (Hayal gücü)
  5. Bilişsel
  6. Fiziksel 

Kişiler sahip oldukları baş etme kaynaklarının yanı sıra daha az kullandıkları kanalları da fark edebilirler. Bu sayede o kanalların güçlenmesi için çalışmalar yapılabilir. Örneğin; sosyal baş etmeyi çok kullanmayan birine hayatta kalan arkadaşları ile vakit geçirmek isteyip istemediği sorulabilir. 

Depremden Etkilenenler için Ücretsiz Psikolojik Destek Veren Kurumlar (GÜNCEL)

Uzun vade ise felaketin üzerinden zaman geçtikten sonraki dönemleri kapsar. Kişiye uygun psikoterapi uygulamaları ve psikolojik müdahaleler bu dönemde yapılır. Özetle; söz konusu 3 dönem (akut dönem, orta vade, uzun vade) sadece zamansal olarak birbirinden ayrılmaz, kişilerin ihtiyaçları dahilinde de birbirinden ayrılır. 

Şu anda deprem afetinin orta dönemine girmeye başladığımızı söyleyebilirim. Bu dönemde de destek olmak ön planda. Hemen kırmızı alarm verip kişiye “bozuk bir radyo” gibi davranmamıza gerek yok. Araştırmalara göre felaketlerin ardından insanların hepsi illa travma sonrası stres bozukluğu geliştirmez. Çoğunun stres tepkileri de zamanla kendi kendine iyileşir. Şu anda kişinin “tamir edilmesi” gerekmiyor, kendi sürecini yaşamasına izin vermemiz lazım. Yaşaması gereken süreci kesersek, kişinin uzun vadede daha kötü olmasına sebep oluruz. Akan bir musluğa tıpa taktığınızı hayal edin. Su akmak istiyor, basınç var ama su çıkışı yok. Sonunda bir patlama yaşarsınız.

Çıktığımız yolculuk, uzun bir yolculuk. Belki yıllarca depremi konuşacağız. Bu uzun yolculuk süresince ruh sağlığı uzmanları olarak enerjimizi korumamız lazım. Afetlerde toplumca da bir süreçten geçeriz. Bu sürecin aşamaları şu şekildedir: Olayın yaşanması, kahramanlık dönemi, balayı dönemi, farkındalık dönemi, yeniden yapılanma. Kahramanlık döneminin zirve noktası balayı dönemidir. Bu aşamada herkes elinden geldiği tüm kaynakları akıtır, dehşet yardımlar yapılır ve insanlar son enerjisine kadar çabalar. Herkes oradadır, herkes destektir. 

Sonra insanlar elini ayağını çekmeye başlar. Asıl olayı yaşayan kişiler yalnız kalmaya başlar, desteğin kesildiğini görür. Bu dönem farkındalık dönemi olarak isimlendirilir. Bizim en önemli görevlerimizden biri farkındalık döneminde kişileri terk etmemiş olmamızdır. Bu yüzden yardımın ilk aşamada çığır açıcı olmasından ziyade yardımın sürekliliği önemlidir. 

Yardımcı olmadan önce dönüp kendimize sormamız gereken çok önemli bir soru var: “Yardım etme isteğim karşımdaki ile mi ilgili yoksa benimle mi ilgili?” Burada şunu fark etmeye çalışmalıyız: Kahraman mı olmak istiyoruz, yardımcı olmak mı? Kahraman olmayalım, yardımcı olalım. Zamanında, kişiye uygun müdahalede bulunmamız önemli. 

Tüm yazı boyunca kastettiğim yardıma ihtiyacı olan, acil durumdaki kişileri bırakalım, onlara el uzatmayalım değil. Risk altındaki kişilere zaman kaybetmeden müdahale etmemiz önem taşımaktadır. Peki kimler risk altında? 

  • Ciddi düzeyde hafıza problemleri yaşayanlar, 
  • Günlük yaşamını devam ettiremeyenler, 
  • Kişisel bakımını sürdüremeyenler, 
  • Aşırı düzeyde alkol, sigara veya uyuşturucu kullananlar, 
  • İntihar düşünceleri olanlar, 
  • Başkasına zarar verme düşünceleri olanlar, 
  • Aşırı öfkeli ya da saldırgan olanlar ve 
  • Hiç duygu tepkisi göstermeyenler. 

Bu kişileri fark ettiğimiz zaman gerekli uzmana yönlendirmemiz gerekmektedir.


Kaynakça

Housley, J. & Beutler, L. E. (2007). Treating victims of mass disaster and terrorism. Hogrefe & Huber. 

Lahad, M. (2017). From victim to victor: The development of the BASIC PH model of coping and resiliency. Traumatology23(1), 27.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*