Kapsamlı Depresyon yazısı

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri ve Türleri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir?

Depresyon/Klinik Psikoloji/Psikoloji/Ruhsal Bozukluklar

Merhaba Arşiv okuru. Ben Psikolog Gizem Aytekin. Eğer hayatında en az bir kere Google’da “ depresyon belirtileri ” araması yaptıysan hoş geldin. Depresyon hakkındaki sorularına her anlamda cevap olmaya geldim.

Kritik bir ayrım yapmakla başlayayım. Depresyon, sıklıkla üzüntü ile karakterize bir duygudurum bozukluğudur. Hepimiz zaman zaman üzgün hissedebiliriz. Sevgilimiz bizi terk etmiş olabilir. Uzun süredir çok istediğimiz bir işi elde edememiş olabiliriz. Rezalet bir sınav dönemi geçirmiş olabiliriz ya da hava kapalı diye tüm gün Göksel şarkılarına düşebiliriz. Psikolojik sağlığı yerinde olan biri için bunlar olağan duygu ve yaşantılar. Fakat işin bir de “ klinik depresyon ” boyutu var. Bu noktada işler daha ciddiye biniyor. Burada da artık bir hastalıktan söz ediyoruz. Yani depresyon ve üzüntü birebir aynı şeyler değil de diyebiliriz.

DEPRESYON TÜRLERİ VE BELİRTİLERİ NELERDİR?

Öncelikle DSM-5 Majör Depresyon Bozukluğu ve diğer alt türleri ile ilgili bize ne demiş onu inceleyeceğiz. Bilmeyenler için DSM-5 tanı kriterleri kitabı diyebiliriz. Evrensel olarak geçerli. Birçok farklı depresyon türü mevcut. Bunlar kendi içlerinde de özelleşiyor. Ben bu yazıda 6 depresyon türünü ele alacağım.

Göz At: Depresyonla İlgili Psikolojik Filmler

Majör Depresyon Bozukluğu

2 hafta boyunca işlevsellikte belirgin bir değişikliğin ve aşağıda sayacağım belirtilerden en az beşinin olması gerektiğini belirtiyor DSM-5. Ayrıca ilk 2 belirtiden en az biri olmalı diye de ekliyor:

  1. Neredeyse her gün çökkün duygudurum bulunması,
  2. Tüm etkinliklere karşı ilgi azalması, zevk alamama (anhedoni)
  3. Kiloda gözle görülür bir artış ya da azalış,
  4. Uykuda düzensizlik. Dalamama, sürdürememe, fazla uyuma veya çok erken uyanma olabilir.
  5. Ajite olma,
  6. Enerji düşüklüğü, fizyolojik işlerde yavaşlama,
  7. Uygun olmayan bir suçluluk ve değersizlik duygusu,
  8. Odaklanma problemi,
  9. Yineleyici ölüm düşünceleri

Depresyon bir neden olmaksızın aniden ortaya çıkabilir. Aynı zamanda stresli bir yaşam olayıyla tetiklenebilir. Yaşam boyu tek bir atak olarak kalabilir ya da tekrarlayabilir. Ek olarak kişi şiddetli belirtiler nedeniyle iş yapamaz hale gelebilir ya da iş yapabilir ama sürekli mutsuz hissedebilir.

Daha izole yaşama isteği, umutsuzluk ve değersizlik hissi, çabuk öfkelenme, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde sorunlar çıkması belirtiler arasındadır. Kronik olarak baş, boyun, sırt gibi vücudun değişik yerlerinde ağrılar hissetme söz konusudur. Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri de depresyonla karakterize olabiliyor.

Kış depresyonu var mı? 

Şimdi sizlere kış depresyonu ve mevsimsel depresyon diye duyduğumuz türlerden bahsedeceğim. DSM’nin ayrı olarak aldığı böyle bir tanı yok. Fakat depresyon bozuklukları içinde tanının mevsimsel özellik gösterme durumu var.  Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalık Hastanesi stajımda psikoz özellikli majör depresyon tanısı alan hastalar üşüdüklerini söyleyip kalın giyiniyorlardı. Yapılan oryantasyon muayenelerinde hastaların yaz mevsiminde olmamıza rağmen kış aylarında olduğumuzu söylemeleri de dikkatimi çekmişti.

En İyi Psikolog / Terapist Seçme Rehberi

Yağışlı havalarda şu yakınmayı da çok duyarız: “Hava kapalı hiçbir şey yapasım yok, modum çok düşük.” Hatta yağmurlu sabahlarda uyku o kadar tatlı gelir ki yataktan sürünerek çıkarız. Bu söylediklerime de çok yabancı olmayacağınızı düşünüyorum. Sene içinde güneşli gün sayısı az olan kuzey enlemlerindeki ülkelerde depresyon ve intihar oranının fazla olduğu bilgisi çokça döndü sosyal medyada.

Türkiye’de yapılan bir çalışmada 228 öğrencinin %39,5’i mevsim koşullarından etkilendiklerini, ilkbahar ve yaz aylarında daha iyi hissettiklerini belirtmişler. 2168 katılımcılı başka bir çalışmada mevsimsel özelliklerin depresyon ve anksiyete semptomlarını tetiklediği gözlenmiş.

Psikolojisi Bozuk İnsan Belirtileri: Nasıl Anlaşılır ve Nasıl Düzelir?

Aslında bunun evrimsel dayanakları var. İnsan organizmasındaki mekanizmalar zorlu şartlarda hayatta kalmak için çalışıyor. Doğada daha savunmasız olduğumuz zamanlarda hayatta kalmak için, vücutta besin depolamak ve diğer birçok neden için hayatımızı “uyku moduna” almak, yatkın olduğumuz bir durum olabilir. Modern insanda bunu daha farklı şekillerde görüyoruz tabii. Kış depresyonu için ayrıca bir tedavi yöntemi mevcut. Tedaviler bölümünde ayrıca anlatacağım. Bu kısım ilginizi çektiyse Spotify’da Duvarın Ardı konuyla ilgili güzel bir podcast yayımladı, göz atabilirsiniz.

DSM’de Mevsimsellik ve Depresyon

DSM’nin mevsimsel örüntü gösteren depresyon için belirlediği kriterler var. Mevsimsel örüntü gösteren majör depresyon dönemlerinin başlaması ile yılın belli bir zamanı arasında bir ilişki olmalı. Yılın belli bir zamanında (ilkbahar ya da yaz) belirtilerde tam yatışma görülmeli. Mani ya da hipomaniye geçiş olmalı. Son 2 yıl içinde bu zamansal ilişkiyi gösteren en az iki depresyon atağı yaşanmalı. Majör depresyonun mevsimsel özellikli olabilmesi için son kriterse mevsimsel olmayan depresyon atakları sayıca daha az olmalıdır.

Mevsimsel örüntülü depresyon; genellikle majör depresyon dönemleri, yüksek bir içsel güç, çok uyuma, iştahta artış ile betimleniyor. Ek olarak karbonhidratlara düşkünlük görüleceği de belirtiliyor. Yukarıda bahsettiğim hayatta kalma davranışlarını hatırladınız mı? 😊

Melankoli Seyrinde İlerleyen Depresyon

Depresyon ne kadar hüzünle harmanlanan her duyguya, duruma etiketleniyorsa melankoli de bir o kadar -bence daha fazla- yanlış kullanılıyor. Dertli ya da çok üzgün olmakla melankoli aynı şey değil. O zaman melankoli ne demek? DSM-5’e göre melankoli, majör depresyonun şiddetli bir halidir. Melankolili depresyonda zevk alma neredeyse hiç olmaz. Depresyona özgü duygudurumdan daha “değişik” bir içeriğe sahip.

Melankoli seyrinde ilerleyen depresyon yatarak tedavi gören hastalarda daha sık görülüyor. Elektrokonvülsif terapi (EKT) ve ilaç tedavisine daha duyarlı bir depresyon türüdür. Tanı için sayacağım ilk gruptaki kriterlerden en az biri, ikinci gruptan en az üçü bulunmalı. Karşınızda Melankoli seyrinde ilerleyen depresyon belirtileri:

A Grubu

  1. Bütün ya da görece neredeyse bütün etkinliklerden zevk almama.
  2. Zevk verebilecek uyaranlara karşı tepkisiz kalma.

B Grubu

  1. Derin bir bunalım, umutsuzluk ve/ya da duygusal boşluk yaşanan bir duygudurum.
  2. Depresyon, sabahları daha kötü bir haldedir.
  3. Sabahları her zamanki uyanış saatinden en az 2 saat erken uyanma.
  4. Psikomotor işlevlerde belirgin bir yavaşlama.

Psikiyatri uzmanları -özellikle psikanalitik çalışanlar- genellikle melankoliyi depresyonu tanımlamak için kullanırlar. Psikiyatrist Borgna iki kavram arasındaki ilişkiyi şöyle izah ediyor:


“Melankoli ve depresyon zaman zaman farklı psikolojik gerçeklikleri işaret etmek için, zaman zaman da aynı ya da birbirinin yerine geçebilecek gerçeklikler için kullanılmaktadır. Psikiyatri, genellikle, melankoli ve depresyonu birbirinin yerine geçebilen kavramlar olarak kullanır.”


Freud melankolide en belirgin özelliğin kendilik duygusundaki bozulma olduğunu aktarır. Kişi dış dünyaya, içi boşalmış, sınırlarını sadece değersizlik ve suçlulukla çizdiği bir kendilik sunar.

Depresyonda sevgi nesnesinin kaybından bahsediyor Freud. E bu yas değil mi, sorusu akla gelebilir. Melankolide hasta yitirdiğinin “kim” olduğunu bilse bile “neyi” yitirdiğinin farkında değilken yasta daha bilinç seviyesinde bir süreç işliyor. Fakat en belirgin fark kendilik duygusundaki yoksulluk.

Postpartum Depresyon ( Lohusa Depresyonu )

DSM-5’e göre gebelik sonrası görülen depresyon belirtilerinin %50’si doğum öncesinde başlıyor. O yüzden tüm doğum sürecindeki depresyon dönemlerine “peripartum” dönem diyoruz.

Postpartum depresyonda belirtiler gebelik esnasında ya da doğumdan sonraki 4 hafta içinde ortaya çıkmalı. Genel olarak majör depresyon kriterleriyle karakterize ve gebelik dönemine özgü bazı özellikleri barındırdığı görülüyor. Kadınların %3 ila 6’sının gebelik esnasında ya da sonrasında majör depresyon dönemi geçireceği öngörülüyor.

Bu örüntüde zaman zaman psikoz özellikleri gösteren ataklar da olabiliyor. Bunun doğum sonrası görülme oranı yaklaşık 500-1000 doğumda bir. Kişi daha önce peripartum dönem geçirdiyse ya da ailede duygudurum bozukluğu öyküsü varsa psikoz özellikli bir postpartum depresyon görülme olasılığı artıyor. Hastalığın ağır seyrettiği durumlarda intihar düşünceleri, bebek bakımını aksatma ya da bebeğe zarar verme eylemleri de görülebilir.

Süregiden Depresyon Bozukluğu ( Distimi )

Distimi tanısının ilk kriteri en az 2 yıl süreyle her gün var olan bir çökkün duygudurum olması. Distimi tanısı için aşağıdaki belirtilerin de en az ikisinin olması gerekiyor:

  1. İştah kaybı ya da artışı
  2. Uykusuzluk ya da aşırı uyuma durumu
  3. Enerji düşüklüğü
  4. Benlik saygısında azalma
  5. Konsantrasyon kurma ve sürdürmede zorluk ya da karar vermekte güçlük
  6. Umutsuzluk hissi

Bir mani ya da hipomani döneminin geçirilmemiş olması lazım. Çünkü o zaman bipolar türleri devreye giriyor. Ayrıca saydığım belirtilerin kişinin toplumsal hayatında belirgin bir işlevsellik kaybı yaratmış olması da gerekiyor. Zaman zaman birkaç günlük kısa iyi dönemler olabilir.

Aybaşı Öncesi ( Premenstrüel ) Disfori Bozukluğu (PDB)

Adet öncesi disforik bozukluk menstrüel döngü ile karakterizedir. Aybaşı öncesi disfori bozukluğu da duygudurum ve depresyon ilişkili bozukluklar arasındadır. Gelin belirtilerine beraber bakalım. Adet döngülerinin büyük bir çoğunluğunda, adetin başlamasından bir önceki haftada sayacağım iki belirti grubunun (B ve C grupları) ikisinden de birer tane belirti bulunmalı. Toplamda en az 5 belirti olması gerekiyor.

B Grubu Belirtileri

  1. Belirgin duygusal değişkenlik (duygudurum dalgalanmaları; birden kendini üzgün hissetme ya da kabul görmemeye karşı artmış duyarlılık)
  2. Kolay öfkelenme, kişilerarası çatışmalarda artış
  3. Gergin, bunalmış ve/ya da diken üzerinde hissetme

C Grubu Belirtileri

  1. Olağan etkinliklere karşı ilgide azalma (iş, okul, arkadaşlar, eğlence uğraşları)
  2. Odaklanmakta güçlük çekme
  3. Kolay yorulma ya da içsel güçte belirgin bir düşüklük
  4. Aşırı uyuma ya da uykusuzluk çekme
  5. Bunalmışlık ya da öz denetimi yitirme duyumu
  6. Memede duyarlılık ya da şişme, eklem ya da kas ağrısı, kilo alma

Bu belirtiler adet başladıktan sonraki birkaç gün içinde iyileşmeye başlar ve adetten sonraki hafta çok azalır ya da yok olur. Aslında ne kadar majör depresyon ve distimi tanı kriterleriyle benzeşse de PMS yani Premenstrüel Sendrom ile karışma ihtimali yüksek. Bu noktada bir ayrım yapmak gerekiyor.

Premenstrüel Sendrom (PMS) ile Premenstrüel – Aybaşı Öncesi Disfori Bozukluğu (PDB) karıştırılmamalı!

Adet gören çoğu insanda döngünün yaklaşmasına yakın fizyolojik ve psikolojik yakınmalar duyabiliriz. Bu durum Premenstrüel Sendrom (PMS) ile ilişkili olabileceği gibi Premenstrüel Disfori Bozukluğu (PDB) için de bir gösterge olabilir. Özetle PDB, kronik bir PMS formudur. Adet gören insanların %20-50’sinde PMS görülebilir fakat yalnızca %3-8’i PDB teşhisi alır. PMS, PDB’ye göre daha hafif seyreder ve daha yaygındır. Premenstrüel Disfori Bozukluğu ciddi bir işlevsel düşüklüğe neden olur. Premenstrüel Sendrom esnasında ise işlevsellikte dramatik bir düşüş gözlenmez.

Depresyonun Seyri ve Depresyonda İyileşme Süreci

Hiçbir iyileşme doğrusal ilerlemez. Her iyileşme gibi depresyonda da inişler ve çıkışlar olur. Hayatta hissetmek için daima mutluluk saçmamıza gerek yok. İnişler ve çıkışlarıyla hayattayız aslında. Depresyonun seyrinde genellikle 5R yaklaşımı izlenir:

Yanıt (response): Depresif belirtilerde %50 oranında azalma olabilir.
Düzelme (remission): Belirtiler en az 2 hafta süre boyunca tamamen iyileşir.
Depreşme-Nüks (relapse): Belirtilerin sönmesinde sonraki 2 aylık süreçte depresyonun tekrar etmesi.
İyileşme (recovery): Nüksler olmadan iyileşmenin 8 haftalık süreyi geçmesi.
Yineleme (recurrence): Depresyonun tekrarı.

Yineleme sonrasında belirtiler 2 sene devam ederse kronik olarak adlandırılır ve kişi muhtemelen Distimi tanısı alır. Daha önce depresyon geçiren kişilerde yineleme riski daha fazladır. Dolayısıyla depresyon geçiren birinin iyileşmeden sonra da takibi ve tedavisi devam etmeli. Tekrarlayıcı olma riski nedeniyle ailenin de bilgilendirilmesi önemli.

Depresyonun Seyrini Olumlu Etkileyen Faktörler

Depresyon seyrini ve tedavi sürecini pozitif yönde etkileyebilecek bazı etkenler var. Bu etkenleri şu şekilde sıralayabiliriz: Tedaviye erken başlamak. Yaşın çok ileri olmaması. Nöbetlerin seyrek olması. Alkol ve ilaç alışkanlıklarının bulunmaması. Hastalıktan önce kişinin uğraşlarının yeterli olması. Kişide iyileşme beklentisi ve çabası bulunması.

Depresyonda Beynimizde Neler Oluyor?

Depresyon sebepleri için üretilen hipotezlerden biri monoamin hipotezidir. Bu hipoteze göre depresyon serotonin reseptörleri, dopamin ve noradrenalin ile ilişkilidir. Serotonin reseptörleri iştah, uyku-uyanıklık, beden ısısı, cinsel istek gibi işlevlerde rol oynar. Depresyonda serotonin reseptörlerinde işlev bozukluğu söz konusudur.

Bunaltı, öfke, korku gibi duygularda rol oynayan noradrenalin ve zevk alma yetisini düzenleyen dopaminin eksikliği de depresyonla ilgilidir. Ek olarak depresyondaki kişilerde özellikle sabah saatlerinde kortizol hormonu daha fazla salgılanır. Sabahları güne ağır sıkıntıyla başlamalarının nedenlerinden biri de budur.

Depresyonda Risk : Gen mi çevre mi?

Genel olarak bu ikisinin keskin ayrımının mümkün olmadığını düşünüyorum. Yani bir genetik yatkınlık varsa bile çevreden kopuk bir etki olamayacağı aşikar. Depresyon için yatkınlık ve risk faktörleri birçok açıdan karşımıza çıkabiliyor. Örneği yaşamsal olarak doğum sonrası ve menopoz dönemleri birer risk faktörü.

Hormonal aktivitelerinde bozulma olan kişiler, aile geçmişinde yani genetik mirasında depresyon öyküsü olan kişiler, travma deneyimine sahip kişiler de depresyon anlamında risk taşıyor. Öte yandan beden imajına verilen önemin etkisine değinmek gerek. Beden iöajına verilen önemin fazla olması depresyon riskini artırıyor.

Genetik Miras

Bulgulara göre birinci dereceden yakınlarında duygudurum bozukluğu olan kişilerde, yakınlarında duygudurum bozukluğu olmayan kişilere göre depresyon görülme riski 2-3 kat daha fazla. Tek yumurta ikizlerin ikisinde de depresyon görülme riski %40-50 civarında.

Yaşam Olayları ve Sosyoekonomik Konum

Depresyonun boşanmış kişilerde, ayrı yaşayan veya yalnız yaşayanlarda evlilere kıyasla daha sık ortaya çıktığını gösteren araştırmalar var. Sosyoekonomik parametreyi de atlamamak gerekiyor. Düşük sosyoekonomik düzeydeki bireylerde depresyon görülme riski yüksek sosyoekonomik düzeydekilere göre 3 kat daha yüksek.

Bir gen-çevre araştırmasında çocukluktaki olumsuz yaşam deneyimleri ile genetik yapı arasındaki ilişki incelenmiş. Serotonin taşıyıcı geninin uzun ve kısa olmak üzere 2 tipi var. Çocuklukta şiddetli olumsuz yaşantıları ve kısa gene sahip olan kişilerde ileriki yaşam dönemlerinde depresyon görülme riskinin de arttığı gözlenmiş. Yani gen ve çevre ilişkisini bu çalışma özelinde şöyle açıklamak mümkün olabilir: Gen yapısının yatkın olması depresyon görülmesi için yeterli bir parametre değil. Olumsuz deneyimin şiddeti de bu noktada önemli.

Depresyon tanılarının mevsimsel özellikli olabildiklerinden bahsetmiştim. Depresyonun görülüş şekli, sıklığı, süresi kültüre ya da coğrafi özelliklere göre de değişiklikler gösterebiliyor.

Doğru Bildiğimiz Yanlışlar: Depresyon Ne Değildir?

Üzgün hissediyorum, depresyondayım: Depresyon sanılanın aksine her daim ağlayan, keder içinde olan insanlar getirmesin akla. Bazen daha farklı his ve davranışlarla da kendini gösterir. Bu his bazen bir boşluktan ibaret de olabilir. Evet, üzgün hissetmek depresyonla karakterizedir fakat üzüntü aynı zamanda sağlıklı bir zihnin de parçası. Kronik olmadığı sürece her duygu kadar normal.

Bunlar hep yalnızlıktan: Depresyonda olan birinin her zaman izole, yalnız olduğunu düşünürüz. Aslında durum her zaman böyle değil. Sosyal yaşantı devam ederken de depresyon geçirmek mümkün. Tanı ölçütlerinde bahsettiğim işlevsellik kriteri için de ayırıcı bir nokta aslında. Ayrıca depresyon hastaları depresyon belirtilerini maskelemek, saklamak için de uğraşabilirler. Bir yardım talebi geldiğinde kişiyi ciddiye almak her zaman daha garanti bir yoldur.

Bir şeyi yok ya biraz depresyonda sadece: Günlük hayatta her hisse “depresyon” etiketini yapıştırmaya o kadar alışmışız ki bir hastalık olduğunu, tedavi gerektirdiğini unutuyoruz. Bu da oldukça hafife almamıza neden oluyor. Depresyon hafif, orta ve ağır seyirde ilerleyebilir. Aynı organik kökenli rahatsızlıklarda olduğu gibi depresyonun da ihmal nedeniyle istenmeyen noktalara gelme ihtimali var.

İş kafada bitiyor, pozitif olmayı seçmelisin: Yine bir önceki yanlış inanışla ilgili olarak depresyonun bir seçim olduğunu savunma meselesi var. Birinden bunu duyunca “kimsin sen çık dışarı, çık dışarı!” diye çıkış yapasım geliyor fakat o kadar da Komutan Logar değilim. Sen sevgili Arşiv okuru… Sana soruyorum… Bir hastalığın seçim olması mümkün olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi ya!

Hayata karış bir şeyciğin kalmaz!: Depresyon bir seçim olmadığı gibi “sosyalleş geçer” diyeceğimiz bir durum da değil. Kolumuz kırıldığında “düz tut geçer” diyemediğimiz gibi başkalarına da depresyonla ilgili böyle tavsiyeler verilmesi faydasız anlayacağınız. Ayrıca uzman olmadığımz sağlık meselelerinde de öyle çok öneri falan vermemeliyiz.

Depresyon kadınlara özeldir: İnsanların %16’sı hayatları boyunca 1 kere atak geçiriyor. Kadınlarda ise erkeklere oranla depresyonun görülme riski 2 kat fazla. Bu çoğu psikolojik rahatsızlıkta karşılaştığımız bir istatistik aslında. Kadınların belirti ve şikayetlerini daha çok dile getirmeleri de bu bulguda etkili. Yani istatistikler yalnızca yardım alan kişileri sayabilir. Doğal olarak bunun tamamen gerçeği ya da olanı yansıttığından bir süre daha emin olamayacağız. Hatta bununla ilgili şöyle bir bilgi daha verebilirim: Kadınlar intihardan daha çok söz etmelerine rağmen erkeklerde intihar oranı daha yüksek. Depresyonda olan erkeklerin, kadınlara oranla intihar riski 4 kat fazla. Son yıllarda kadınlarda da bu oranda dramatik bir artış görülüyor.

Çocuk dediğin depresyona mı girer canım!: Yaygın inanışın aksine çocuklar da depresyona girebilir. Çocukların %2.5’inde depresyon görebiliriz. Depresyonun özellikleri ve seyri çocuklarda daha farklı olabilir. Daha çok saldırganlık ve öfkeyle karakterizedir. Okula gitmeyi reddetme, ebeveynlerini kaybetme korkusu, hastalık uydurma gibi davranışlar da belirtiler arasında.

Depresyon Tedavi Yöntemleri ve Yaklaşımlar

Bir psikoterapi sürecinden verim alınması ve iyileşmenin sağlanmasının ilk koşulu depresyon tanısı alan kişinin işbirlikçi olmasıdır. Yani tedaviyi ve süreci kabul etmesi, istekli olması. Bazen ilk birkaç seans danışanın direnci de çalışılabiliyor.

Her tedavi yöntemi ya da terapistin kişiye uygun olmayabileceğini de eklemiş olayım. Birçok yöntem mevcut, ben birkaçını ele aldım. Şimdi sıra depresyonda tedavi yöntemlerini sıralamaya geldi. Bilişsel Davranışçı Terapi ile başlıyoruz.

1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel görüş depresyonun bir duygudurum değil bilişsel bozukluk olduğunu söylüyor. Bu bilişsel bozukluğa ikincil olarak duygudurum bozukluğu geliştiğini savunuyor. Beck depresyonu 3 kavramla açıklıyor: bilişsel üçlü, bilişsel hatalar ve şemalar. Şimdi bu terimlerin anlamına bakalım.

Bilişsel üçlü ne demek? Bilişsel üçlü; kişinin kendisine, dış dünyaya ve geleceğe depresif bakışını kapsayan bir örüntü. Depresyona yatkın olan kişiler ilk gelişim dönemlerinden itibaren kendine, dünyaya ve geleceğine dair olumsuz şemalar geliştiriyor. Bilişsel üçlü aynı zamanda depresyon belirtilerinin ortaya çıkışında da etkili.

Şema ne demek? Şemalar bir anlamda yaşamımızın ilk yıllarında oluşturduğumuz klasörlerdir. Birçok inanışın, kuralın, bakış açılarının çerçevelerini barındırırlar. Bu klasörleri bazen hatalı oluşturabiliyoruz. Bilişsel üçlüdeki olumsuz bakış da kişinin deneyimleri sonucunda oluşturduğu olumsuz şemalardan kaynaklanıyor. Bir süre sonra bu kişiler için bardağın boş tarafını görmek otomatikleşiyor.

Bilişsel hata ne demek? Bilişsel hatalar ise bir deneyimi şemalara göre şekillendirirken ortaya çıkan engelleyici, depresif içerikli otomatik düşünceler, ara ve ana inançlar.

BDT “Herkes beni sevmeli”, “her zaman en iyisi olmalıyım” gibi katı şemalar sonucunda çıkan otomatik düşünceler yerine daha esnek ve işlevsel düşünceleri koymayı hedefliyor. Bu süreçler kişiye depresyona yakalanma nedenleriyle ilgili farkındalık kazandırıyor. Yeni dalga kognitif terapiler de depresyon tedavisinde güzel sonuçlar sağlıyor. Özellikle mindfullnes temelli terapiler son yıllarda tercih ediliyor.

2. Kişilerarası Psikoterapi

Depresyon belirtilerini sıralarken günlük hayattaki işlevselliğin bozulmasının da bir belirti olduğundan bahsetmiştim. Kişilerarası bağlanma kuramı ve psikososyal süreçleri odağına alarak geçmiş yaşantılardan çok şimdiye odaklanan bir yol izler.

İsminden de anlaşıldığı gibi aile, arkadaş kısacası depresif belirtiler nedeniyle kişinin içinde bulunduğu ilişkilenmelerdeki işlevsiz duygu davranış ve düşüncelerle çalışır. Farklı olarak terapi sürecinde hastaya verilen psiko-eğitimde yaşadığı durumun grip, diyabet gibi tıbbi bir hastalık olduğu vurgusu yapılır.

3. Psikodinamik Terapi

Depresyon psikodinamik bakış açısına göre narsistik çekirdekle ilişkili ve kayıpla karakterizedir. Psikodinamik bakış depresyonda; kendiliğe dair libidinal yatırımda ciddi bir düşüş olduğunu söylüyor ve kişinin depresif belirtilerinin kökeniyle ilgileniyor. Kökenden kastım tabii ki çocukluk yaşantıları. Bu erken dönem yaşantıları yeniden ele alırken bilinçdışı arzular ve savunmalarla da çalışıyor. Psikodinamik bakışa göre depresyondaki kişi kendiliğini düşmanlıkla bezer. Kendisine karşı suçlayıcı ve cezalandırıcı yaklaşımlar da çalışılıyor. Psikodinamik terapinin depresyon tedavisi diğer yöntemlerden görece daha uzun bir süreç olabiliyor.

4. Elektrokonvülsif Terapi (EKT)

Sıra geldi tartışmalı bir tedavi yöntemine. Tartışmalı çünkü yöntemi açısından eleştiri alıyor fakat etkililiği nedeniyle de kullanılmaya devam ediliyor. Elektrokonvülsif terapi majör depresyon tedavisinde; özellikle daha ağır seyreden, intihar riski olan, ilaca yanıt vermeyen hastalarda, melankolik özellik gösteren durumlarda kullanılıyor. EKT depresyon tedavisinde ilaçla tedaviden daha kısa sürede ve daha yoğun bir etki gösterebiliyor. Psikotik belirtilere sahip depresyon hastalarında daha etkili olduğunu gösteren çalışmalar da var.

Gelelim EKT’yi tartışmalı kılan kısma. Elektrokonvülsif terapide kafaya yerleştirilen elektrotlar ile suni bir epilepsi nöbeti oluşturmaya yetecek kadar elektrik akımı hastaya veriliyor. Hasta, eğer hiçbir komplikasyon oluşmazsa, 20-45 dakika kadar bir sürede uyanıyor. Sonrasında geçici bellek sorunları oluşması da mümkün. Genellikle haftada 2 kere uygulanıyor ve uygulama sayısı 6-12 olarak değişiyor.

5. Fototerapi (Parlak Işık Tedavisi)

Kış depresyonu için kullanılan bir yöntem fototerapi. Yukarıda biraz bu konuyu çıtlatmıştık hatırlarsanız. Kış aylarında gün ışığına maruz kalma süresi azaldığında sirkadyen ritimde bir kayma oluyor. Bu kaymanın da serotonin seviyesinde değişikliğe neden olduğu ve mevsimsel özellikli depresyonun ortaya çıktığı düşünülüyor.

Fototerapide sabahın erken saatlerinde hastaya 1-2 hafta boyunca bir cihaz aracılığıyla 30 dakika 10.000 lux ya da 2 saat 2.500 lux gün ışığı veriliyor. Kişi gün ışığına sürekli bakmıyor, daha çok yan oturur vaziyette maruz kalıyor. Melatonin yani uyku hormonu depresyonda etkili bir hormondur. Geceleri salınımı artar, gündüz azalır. Fototerapi, melatonin hormonuna etki ederek antidepresan etkisi yaratıyor. Fakat antidepresanlardaki maniyi tetikleme riski fototerapide de geçerli. Çalışmalar kış depresyonu için fototerapinin oldukça etkili olduğunu gösteriyor fakat tek başına yeterli olması noktasında hala tartışılan bir konu.

6. İlaç Tedavisi

Yine toplumun hakkında çokça fikir beyan etmeyi sevdiği bir konudan bahsedeceğim: Antidepresanlar. Yüzünde antidepresan gülümsemesi olan mı dersin, arkadaşının antidepresanını kullanan mı dersin… Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. İlaç tedavisi majör depresyon ve diğer depresyon alt türlerinde sıkça başvurulan bir yöntem. Bu süreci psikiyatri uzmanları yürütüyor. Uzmanın hastaya; hangi ilaçla hangi dozda tedaviye başlayacağı, yan etkileri ve diğer konular hakkında tüm detaylarıyla ilaç kullanım sürecini aktarması önemli.

Depresyonun ilaçla tedavisinde başlangıçta genellikle serotonin geri alım önleyici (SSRI) grubu kullanılıyor. Hastanın diğer psikojenik ya da organik tanıları varsa, ilaç kullanıyorsa bu durumlar da göz önünde bulundurulur. Sanılanın aksine antidepresanlar bağımlılık yapmaz. Beynimizde depresif belirtilere neden olan kimyasal süreçlerde etkilidir. Ha bu arada ilgili antidepresan yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.

Depresyonda ilaçla tedavinin psikoterapiyle beraber yürütülmesi durumlarında tedaviden maksimum verim alındığını biliyoruz. İlaç tedavisi şiddetli semptomlar gösteren depresyon hastalarını psikoterapi için uygun bilişsel duruma getirmede de etkili. Maalesef ülkemizde psikolojik destek hizmetlerinin ücretsiz erişimi konusunda sorunlar çözülebilmiş değil. Bu da hastaların tedavilerini sadece ilaçla yürütmelerine neden olabiliyor.

Depresyon ve İntihar ( Özkıyım )

Ağır seyreden depresyondaki kişilerde intihar düşünceleri ve girişimleri karşılaştığımız bir durum. Fakat belirtilerin şiddeti her zaman intihar riski açısından belirleyici olmayabilir. Depresyon hastaları intihar düşünceleriyle ilgili bazı ipuçları verebilir. Gelin birkaç inithar habercisi ipucuna ya da risk faktörüne bakalım ve bu hayati bilgileri hafızamıza atalım.

İlki sözel ipuçları. Bazen direkt olarak ölmek istediğini, intihar edeceğini belirtebilir. Kimi zaman da bunu “yaşamaktan yoruldum, ölsem kimin umrunda, herkes bensiz daha iyi olacaktır” gibi daha örtük ifadelerle dile getirebilir. Davranışsal ipuçları da görmek mümkün. Bedenini/organlarını bir kuruma bağışlaması, silah satın alması ya da hap biriktirmesi bunlara örnek olabilir. Durumsal ipuçlarına ise ciddi ekonomik kayıplar, ölümcül hastalık tanısı almak, ani terk edilme/ayrılık örneklerini verebiliriz.

İntihar düşünceleri olan birine nasıl yardım ederiz?

Soru sor (question): Yargılamadan, kişinin sıkıntılarını anlamaya yönelik sorular sorabiliriz. Örneğin: “son zamanlarda mutsuz musun?”
İkna Et (persuade): “Sana yardım için bir randevu almama izin verir misin?” gibi sorular sorabiliriz. Kişi direnç gösterebilir. Kişiye daha iyi çözüm yolları olduğunu hatırlatmak etkili olabilir. İntiharın değil kişiye sıkıntı veren sorunun çözümü üzerine konuşulması daha faydalı olacaktır.
Yönlendir (refer): Depresyon belirtileri gösterdiğini düşündüğümüz kişi için ruh sağlığı uzmanlarına başvurabilir, randevulara beraber gidebiliriz.

İntiharla İlgili Yanlış İnanışlar

İntihardan söz eden kişilerin intihar etmedikleri inanışı yaygındır. Fakat durum her zaman böyle değil. İntihar eden depresyon hastalarının ¾’ü eylemden önce konu hakkında konuşur. Bazı intihar yöntemlerinin öldürücü olma ihtimali görece daha düşük olabiliyor. Birçok insan böyle durumlarda kişinin intihar konusunda ciddi olmadığı düşüncesine kapılıyor. Sanılanın aksine yaşamına gerçekten son vermek isteyen kişiler de öldürücü olmayan yöntemlere başvurabiliyor.

Depresyon Konusunda Bilinç Artıyor mu?

Bana kalırsa bu konuda hala istediğimiz noktada değiliz ama umut vadediyoruz. Sosyal medya, psikolojik sermayemizi tüketme özelliğine sahip olduğu kadar farkındalık noktasında da etkili.

  • 13 Reasons Why dizisini izlemiş ya da duymuşsunuzdur. Türkçe’ye Ölmek için 13 Sebep olarak çevrildi. İsmin vuruculuğuna bakın…Dizi de ergenlik dönemindeki karakterin intiharının arkasında yatan durumlarla ilgili. Başta “özendiriyor! tetikliyor!” diye çıkışılsa da ben farkındalık noktasında da başarılı olduğunu düşünüyorum. Dünyanın birçok yerine ulaşan bir yapımın depresyonda olan gençlerin yardım alması için bir sosyal sorumluluk projesi oluşturması da ayrıca tebriği hak ediyor. Bunun için kurulan bir internet sitesi var ve buradan ülkenizi seçip yardım için iletişime geçebileceğiniz yerleri öğrenebiliyorsunuz.
  • Birçoğumuzun haberdar olmadığı bir instagram özelliğinden bahsedeceğim. Eğer instagramda psikolojik yardıma ihtiyacınız olduğunu düşündürten bazı aramalar ve paylaşımlarda bulunursanız Instagram şöyle bir öneri veriyor:
Instagram'da çıkan depresyon yardım önerisi
Instagram’da çıkan depresyon yardım önerisi
  • Daha sonra destek al‘a tıklarsanız yardım amaçlı hazırlanmış help.instagram sayfasına sizi yönlendiriyor.
Sosyal medyanın psikolojik destek için harekete geçtiğini biliyor muydunuz?
Instagram depresyon yardım yönlendirmesi
  • iFightDepression Derneği de depresyon konusunda oldukça kapsamlı bilgiler ve faydalı yönlendirmeler yapıyor.

 

Depresyon Hakkında Sık Sorulan Sorular

  1. Depresyona girmek ne demek?

“Depresyona girmek” terimi genellikle bir kişinin depresif bir duruma girdiğini, depresyon belirtileri gösterdiğini veya klinik depresyon denilen bir ruh sağlığı sorunuyla karşı karşıya olduğunu ifade etmek için kullanılır.

Depresyon, zihinsel ve duygusal olarak derin üzüntü, umutsuzluk, motivasyon kaybı, değersizlik hissi, enerji eksikliği, uyku sorunları, iştah değişiklikleri ve odaklanma güçlüğü gibi belirtilerle karakterize edilen bir ruhsal sağlık durumudur. Depresyon, günlük yaşamı etkileyebilecek kadar şiddetli olabilir ve kişinin iş, okul ve ilişkilerde sorunlar yaşamasına neden olabilir.

Depresyona girmek, genellikle bir kişinin ruh hali ve duygusal durumuyla ilgili anlık veya uzun süreli bir değişimi ifade etmektedir. Bu terim, kişinin kendini kötü hissetmesi, umutsuzluk hissetmesi veya depresyon belirtilerini deneyimlemesi durumunda kullanılır. Depresyona girmek, profesyonel yardım almayı veya destek aramayı düşünmeyi gerektirebilir, çünkü depresyon ciddi bir sağlık sorunu olabilir ve tedavi edilmesi önemlidir.

2.Depresyon hastalığı neden kaynaklanır?

Depresyonun tek bir belirli nedeni yoktur. Genellikle birden fazla faktörün etkileşimi sonucu ortaya çıkar. Depresyon, karmaşık bir ruh sağlığı sorunudur ve şu faktörlerden etkilenebilir:

  1. Biyo-psikososyal etkenler: Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, hormonal değişiklikler ve fizyolojik faktörler gibi biyolojik etkenler depresyon riskini artırabilir. Ayrıca, travmatik yaşam olayları, stres, çocukluk dönemi travmaları, kayıplar veya kronik hastalıklar gibi psikolojik ve sosyal etkenler de depresyon riskini artırabilir.
  2. Beyin kimyasındaki dengesizlikler: Serotonin, noradrenalin gibi beyin kimyasallarındaki dengesizlikler depresyon ile ilişkilendirilmiştir. Bu nörotransmitterlerin düzensizliği, duygudurumun düzenlenmesinde rol oynar ve depresyon semptomlarına katkıda bulunabilir.
  3. Çevresel faktörler: Çevresel stresörler, travmatik olaylar, iş veya ilişki sorunları, maddi sıkıntılar gibi faktörler depresyon riskini artırabilir.
  4. Genetik faktörler: Aile geçmişi, depresyon riskini artırabilir. Ailesinde depresyon öyküsü bulunan kişilerin depresyona yakalanma olasılığı daha yüksek olabilir.
  5. Bilişsel faktörler: Kişinin olumsuz düşünme tarzı, kendine yönelik eleştirel düşünceler, olayları olumsuz algılama ve çözümleme şekli depresyon gelişiminde etkili olabilir.

Depresyonun karmaşık bir yapıya sahip olması, farklı bireylerde farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabileceği anlamına gelir. Herkesin depresyona girmesine neden olan faktörler farklı olabilir. Ancak, genellikle birçok durumda depresyonun birden fazla etkenin etkileşimi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Profesyonel yardım almak, depresyonun tedavisi ve yönetiminde önemli bir adımdır. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve destekleyici yaklaşımlar gibi farklı tedavi yöntemleri kullanılabilir.

3. Hafif depresyon belirtileri nelerdir?

Hafif depresyon, klinik olarak tanımlanmış şiddetli depresyon belirtilerine göre daha az belirgin olan bir durumdur. Hafif depresyonun semptomları, kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak genellikle şu belirtiler görülebilir:

  1. Düşük enerji seviyesi: Sürekli yorgunluk hissi, bitkinlik ve enerji eksikliği yaşama.
  2. İştah değişiklikleri: Artan ya da azalan iştah, kilo değişiklikleri.
  3. Uyku problemleri: Uykusuzluk veya aşırı uyuma, uyku düzeninde bozulmalar.
  4. Dikkat ve odaklanma sorunları: Zorlukla odaklanma, karar verme zorluğu, iştahta azalma.
  5. Değersizlik hissi veya umutsuzluk: Kendini değersiz hissetme, umutsuzluk, gelecek hakkında olumsuz düşünceler.
  6. Sosyal çekilme: İlgi kaybı, sosyal etkinliklere katılmama isteği, sosyal izolasyon.
  7. Duygudurum değişiklikleri: İrritabilite, huzursuzluk, sürekli bir hüzün veya boşluk hissi.

Hafif depresyon belirtileri, günlük yaşamı belirgin şekilde etkilemese de yaşam kalitesini azaltabilir. Bu semptomlar uzun süre devam ederse veya işlevselliği ciddi şekilde etkilerse, profesyonel yardım almak önemlidir. Bir psikolog veya psikiyatrist, uygun tedavi yöntemlerini belirlemek ve kişiye destek olmak konusunda yardımcı olabilir. Hafif depresyonun tedavisi, psikoterapi (terapi), destek grupları, yaşam tarzı değişiklikleri ve bazen ilaç tedavisi gibi çeşitli yöntemleri içerebilir. Tedaviye erken başlamak, semptomların şiddetlenmesini önleyebilir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir.

 4. 2 derece depresyon nedir?

“2. derece depresyon” terimi klinik olarak kullanılan bir terim değildir. Depresyon genellikle hafif, orta, şiddetli ve ağır gibi derecelerde sınıflandırılır. Ancak, “2. derece depresyon” olarak özel bir kategorizasyon veya tanısal bir terim yoktur.

Depresyon, genellikle semptomların şiddeti ve süresine göre sınıflandırılır. DSM-5 (Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) gibi klinik tanı kılavuzları, depresyonu hafif, orta veya şiddetli olarak tanımlar. Bu sınıflandırma, semptomların kişinin işlevselliği üzerindeki etkilerine, semptomların sayısına ve şiddetine dayanır.

Hafif depresyon, semptomların yaşamı hafif düzeyde etkilediği bir durumu ifade ederken; orta depresyon, daha belirgin semptomlarla birlikte işlevselliği daha fazla etkiler. Şiddetli depresyon ise kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde engelleyen ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren semptomlardan oluşur.

Depresyonun derecesi, kişinin semptomlarının yoğunluğuna ve yaşam üzerindeki etkisine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, “2. derece depresyon” gibi belirli bir sınıflandırma veya kategorizasyon yerine, klinik olarak genellikle hafif, orta, şiddetli veya ağır gibi terimler kullanılır. Bu terimler, depresyonun semptomlarının şiddetini açıklamak ve tedavi için bir yol haritası belirlemek için kullanılabilir.

5. Depresyona Ne İyi Gelir?

Depresyonun tedavisi, genellikle bireyin semptomlarının şiddetine, yaşam tarzına, tercihlerine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Depresyonla başa çıkma sürecini desteklemek için şu yöntemler faydalı olabilir:

  1. Profesyonel yardım almak: Bir psikolog, psikiyatrist veya terapistten destek almak önemlidir. Terapi, duygusal destek sağlar, olumsuz düşüncelerle baş etmeyi öğretir ve yaşamda daha sağlıklı alışkanlıklar geliştirme konusunda rehberlik eder.
  2. İlaç tedavisi: Bir sağlık profesyoneli tarafından reçete edilen antidepresan ilaçlar, depresyonun semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Ancak bu ilaçlar, uzman kontrolünde alınmalı ve yan etkileri göz önünde bulundurulmalıdır.
  3. Düzenli egzersiz: Egzersiz, endorfin salgısını artırarak ruh halini iyileştirebilir ve depresyon semptomlarını azaltabilir. Düzenli egzersiz yapmak, genel sağlık üzerinde olumlu etkilere sahiptir.
  4. Sağlıklı beslenme ve düzenli uyku: Dengeli bir diyet ve düzenli uyku, genel sağlığı destekler ve depresyon semptomlarını hafifletebilir. Sağlıklı beslenme ve düzenli uyku, duygusal dengeyi korumaya yardımcı olabilir.
  5. Stresle başa çıkma teknikleri: Meditasyon, derin nefes egzersizleri, yoga gibi stres azaltma teknikleri, duygusal dengeyi sağlama ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirme konusunda yardımcı olabilir.
  6. Sosyal destek: Aile, arkadaşlar veya destek gruplarıyla bağlantı kurmak, depresyonla mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Sosyal ilişkiler, duygusal destek sağlar ve izolasyon hissini azaltabilir.
  7. Kendine bakım ve hobiler: Kendine zaman ayırmak, hobilerle uğraşmak, zevk aldığınız şeyleri yapmak ve kendinizi şımartmak, duygusal iyi oluşu teşvik edebilir.

Depresyon, bireyden bireye farklılık gösterebilir, bu nedenle herkes için etkili olan tedavi yöntemleri değişebilir. Profesyonel bir sağlık uzmanıyla görüşmek, depresyon semptomlarına uygun bir tedavi planı oluşturmak ve süreçte destek almak önemlidir.

Okuduklarımıza göre kendimize bir tanı koymaya meyilli olabiliyoruz. Bu yazıda geçen kriterlerin sizde olduğunu düşünüyorsanız kendinize tanı koymak yerine bir ruh sağlığı uzmanına başvurmanız daha faydalı olacaktır. Merak ettikleriniz ve eklemek istedikleriniz için yorumlarda pusuda bekliyorum. Eğer psikopatoloji sınavına çalışan ve içeriğime denk gelen bir meslektaş adayıysanız bir hayır duası da yeterli olur diyor ve sahneyi terk ediyorum.

 

Editörün Notu: Gizem Aytekin yazılarından devam etmek isterseniz Psikodermatoloji Kavramına Psikanalitik Bir Bakış adlı yazıya gidebilirsiniz. Eğer yazıda kendinizden bir şeyler bulduysanız lütfen en kısa sürede bir uzmana danışın.


Bu yazı Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir. 

Editör: Selin Cennet Türker

Görsel Tasarım: Taner Türker

Redaktör: Elif Karakuş


Kaynakça

Amerikan Psikiyatri Birliği. (2014). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (5. b.). (E. Köroğlu, Çev.) Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Borgna, E. (2014). Melankoli. (M. M. Çilingrioğlu, Çev.) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Caspi, A., & ark., v. (2003). Influence of Life Stress on Depression: Moderation by a Polimorphism in the 5-HTT Gene. Science (301), 386.

Freud, S. (2015). Yas ve Melankoli. (A. Emirsoy, Çev.) İstanbul: Telos Yayınevi.

Öztürk, O., & Uluşahin, A. (2016). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (14. baskı b.). Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri.

Türkiye Psikiyatri Derneği Psikofarmakoloji Bilimsel Çalışma Birimi. (2021, 4. 24.). Türkiye Psikiyatri Derneği: https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/24/depresyon-konusunda-bilmek-istedikleriniz adresinden alındı.

Winthorst, W., Roest, A., Bos, E., Meesters, Y., Penninx, B., Nolen, W., & Jonge, P. (2014). Self Attributed Seasonality of Mood and Behavior: A report from the Netherlands Study of Depression and Anxiety. Depression and Anxiety, 6(31), 517-523.

Yöney, T., Taybili, B., & Göktepe, E. (1995). İstanbul’da Üniversite Öğrencilerinde Mevsimsellik Üzerine Bir Çalışma. Düşünen Adam(1), 38-42.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*