Meursault Psikolojik Karakter Analizi Varoluşçu Kuram

Meursault Psikolojik Karakter Analizi : Varoluşçu Kuram

Psikoloji Kitapları/Yaratıcı Psikoloji

Bendeniz Taha. Bugünkü yazımda Albert Camus’nun Yabancı kitabı ve ana karakteri Meursault bizlerle olacak. Varoluşçu felsefeyi ve yaklaşımı da merkeze alacağız. Yabancı kitabı ve Meursault karakter analizi için buyurun yazıya…

“Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.”


Kitabımızın başkahramanı Meursault annesinin vefat haberini böyle karşılar. Bu giriş cümlesi, aslında tüm kitabı daha başından özetler. Böylesine acı bir haberi gayet soğukkanlı bir şekilde karşılayabilen bir kişinin hayatındaki diğer olaylara karşı verebileceği tepkileri bir düşünün… İşte Yabancı da Meursault’un yaşadığı ve yaşamakta olduğu absürt olaylara verdiği tepkilerin derlemesidir. Yabancı kitabı Albert Camus’nun varoluşçu felsefesinin adeta bir manifestosudur.

Yabancı Meursault Kimdir?

Meursault nam-ı diğer yabancımız, Albert Camus’nun varoluşçu felsefesini en sade biçimde üzerinden anlattığı karakterdir. Meursault yaşadığı olayları büyük-küçük, önemli-önemsiz, anlamlı-anlamsız diye ayırmaksızın olayları olduğu gibi değerlendirir. Basit bir ifade gibi görünse de, olayları herhangi bir duyguya bağlı olmadan olduğu gibi değerlendirmek, duygusal varoluşlar yani bizler için imkansıza yakındır. Meursault varoluşçuluğun nirvanasını yaşayan ideal bir karakter olduğu için onun hayatında imkansız diye bir şey yoktur. Günün birinde olursa da “zoru başarırız imkansız zaman alır” mottosuyla hareket edecektir… Biz de bugün kendisini, varoluşçu felsefeden esinlenmiş bir psikoterapi yaklaşımı olan Varoluşçu Kuramdaki kavramlarla incelemek için konuk ediyoruz.

Varoluşçu Kuram ve Meursault

Varoluşçu Kuram’ın en temel önermesi; insanların özgür olmalarıdır. İnsanlar bu özgürlükler birlikte yaşamlarının sorumluluklarını alırlar ve kendilerini gerçekleştirme potansiyellerine sahiptirler. Bizim Meursault da adeta bu açıklamanın ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu nedenle Meursault karakter analizi varoluşçu merkezden gidiyor ya zaten! Meursault sonsuz bir özgürlüğe sahiptir. Bu özgürlük tabii ki başkalarının sınırlarını ihlal etmek değildir. O, kendi hayatında daimi özgürlüğü bulmuştur.

Evli değildir. Yakın arkadaşı yoktur. Dolayısıyla hayatında onu kısıtlayacak kimsesi yoktur. Kendi kendini de kısıtlamaz çünkü derdi tasası yoktur. Bu özellikleriyle herkesin sahip olduğunu zannettiği özgürlüğü gerçekten keşfedebilmiştir. Kendi yaşamının sorumluluğunu da sonuna kadar alır. Yaptığı davranışların cezasını çeker. Cezasını adil bulmaz ama bu, sorumluluk almadığı anlamına gelmez. Meursault istediği şeyleri yapmakta, istemediği şeyleri yapmamaktadır. Onun davranışları, kendini gerçekleştirme kapasitesine sahip olduğunun göstergesidir. Hatta bu kapasiteyi dışa vurup kendini gerçekleştirmeye çok yaklaşmıştır. Yaklaşmıştır dememin sebebi, kitabın sonunda kendisini sorgulamasıdır. Eğer kendini gerçekleştirseydi böyle bir sorgulamaya hiç girmezdi.

Meursault’un Anlam Arayışı

Varoluşçu Kuram’ın temel ögelerinden birisi de anlam arayışıdır. Frankl (2013), her bireyin kendine özgü bir anlamının olduğunu, ortak bir anlamın olamayacağını savunur. Bazı kuramcılar ise anlamın var olmadığını, insanlar tarafından yaratıldığını ileri sürer. Meursault kitap boyunca anlam diye bir şey olmadığını bize göstermeye çalışır. Çünkü kendisi hiçbir şeye anlam yüklemez. Hiçbir şeyin anlamı olmadığını bildiği için de herhangi bir anlam arayışı yoktur. Şimdi kafa karıştıracak bir cümle kuralım; “Meursault, hiçbir şeyin anlamı olmadığını bildiği için hiçbir şeye anlam atfetmez. Ama bu kendi içinde bir ikilemdir çünkü onun hayatının anlamı, hiçbir şeyin anlamı olmaması olmuştur. Hayatının anlamı, anlamsızlık haline gelmiştir.” Bu yüzden bir şeylere anlam yüklemek Meursault’a terstir. Çünkü onun varoluşu anlamsızlığı benimsemiştir. Bu sayede kendini gerçekleştirmeye çok yakınlaşmıştır. Çünkü hayatının anlamını-anlamsızlık bile olsa- keşfetmiştir. Bizler ise hayatın içindeki bu anlam arayışı sebebiyle kaygı yaşarız.

Varoluşçu Kaygı

Hepimizin etrafında “Varoluşsal sancılar yaşıyorum” diyen arkadaşlar vardır. Onlarla bir daha karşılaşırsanız sakince yaşadıklarının normal olduğunu anlatmaya çalışın. Zira Varoluşçu Kuram, herkesin belirli düzeyde kaygı yaşadığını öne sürer. Bu kaygının sebebi varoluşumuza anlam kazandırma ve yaşama devam etme isteğidir. Bu kaygıdan kaçmak yerine onu anlamalı ve nedenlerini öğrenmemiz gerekmektedir. Meursault karakter analizine dönecek olursak, söylediğimiz gibi o kendini gerçekleştirme düzeyinde olan ideal bir karakterdir. Anlam arayışı tamamlandığı için hiçbir şey onu kaygılandırmaz. Annesinin öldüğü gün, bunu gayet normal bir haber gibi karşılayıp ertesi gün hoşlandığı kadınla sinemaya gidip keyifli vakit geçirebilmiştir. Kaygısızlığını daha net bir şekilde anlatamazdık sanırım…

Ve Son: Ölüm!

Yalom (1980), ölümün her an bizimle beraber olmasının hayattaki en önemli konulardan birisi olduğunu söyler. Hayatımıza ölüm düşüncesini bastırarak devam ederiz. Çünkü bu bizde büyük bir kaygı yaratır. Oysa yaşamın amacı ölümdür (Freud, 2020). Gideceğimiz son nokta orasıdır ve herkes bunu bilir. Varoluşçu Kuram’a göre bu düşünceyle yüzleşmek hayatımıza bir anlam katar. Bir kaygı yaratır ama bu kaygı çözümlendiğinde anlam kazandırır. Bizim yabancımız Meursault ise ölüm düşüncesini kabullenmiştir. Onun için normal bir olgudur. Kendi ifadesiyle;


“İnsan mademki ölecektir, bunun nasıl ve nerede olacağının önemi yoktur, apaçık bir şeydir bu.”


Tüm varoluşların bir gün huzur bulması dileğiyle, ölümü dahi normal gören ve hiçbir şeyden korkmayan varoluşçumuz Meursault ve yaratıcısı büyük filozof Albert Camus’ya selam olsun… Tüm saygımla…

Editörün Notu: Yazarımız Taha sizin için bir izleme önerisinde bulundu The Stranger (La Straniero). Ben de bir okuma önerisinde bulunmak istiyorum… Eğer isterseniz Tevfik Taha Taş’ın bir önceki yazısı Batman’in Özgül Fobisi ‘ne buradan ulaşabilirsiniz.


Bu yazı Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir. 

Editör: Selin Cennet Gülmez

Görsel-Tasarım: Taner Türker


Kaynakça

Frankl, V. E. (2013). İnsanın anlam arayışı. İstanbul: Okuyan Us Yayınları.
Freud, S. (2020). Haz ilkesinin ötesinde ben ve id. İstanbul: Metis Yayınları
Norcross, J. C. (1987). A rational and emprical analysis of existential psychotherapy. Journal of Humanistic Psychology, 27, 133-145.
Yalom, I. D. (2018). Varoluşçu psikoterapi. İstanbul: Pegasus Yayınları.

1 Yorum

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*