Bojack Horseman dizi psikolojik incelemesi

Bojack Horseman Karakterleri ile Varoluş

Dizi/Yaratıcı Psikoloji

Bojack Horseman yayınlandığı altı sezonun sonunda seyircilerine veda ederken geride kalplerimizde sıcaklık ve aklımızda soru işaretleri bıraktı. Sanırım hepimiz bu diziyi izlemeye başlarken başımıza geleceklerden habersizdik. Hayvanların ve insanların bir arada bulunduğu ve başrolün ellili yaşlarda bir at olduğu çizgi dizide hiçbirimiz varoluşu sorgulamayı beklemiyorduk… Şimdi gelin önce dizinin ana hatlarına bir göz atalım ve ardından soru işaretlerimizin yarattığı huzursuzluk perdesini bir cesaretle aralayalım.

Bojack Horseman Dizisinin Karakterleri

Bojack Horseman yedi sezon süren, müthiş bir başarı ve popülerlik kazanan “Hoursin’ Around” dizisinin bitişi ile yükselen popülerliğini kaybetmeye başlamış ellili yaşlarda bir oyuncu. Princess Carolyn, Bojack’in menarjerliğini yapan kız arkadaşı. Aynı zamanda işkolik ve sert mizacı ile göze çarpıyor. Otobiyografisini yazmakta zorluk çeken Bojack Horseman ’a yardım etmek için hayalet yazarlık görevini üstlenen Diane dizideki karakterlerden bir diğeri. Mr. Peanutbutter… Sürekli neşeli ve enerjik gördüğümüz bu oyuncu, Bojack ’in meslektaşı ve yükselen popülerliği ile televizyon dünyasının yeni gözdesi olmaya aday. Son olarak da Bojack’in evinde düzenlenen partiye katılan ve o geceden sonra Bojack ’in evine adeta çöreklenen tembel ama zararsız Todd Chavez.

Seçimler ve Sonuçlar : Özgürlük ve Mahkumluk

“İnsan, özgür olmaya mahkumdur.” der Jean Paul Sartre. Yolumuzu çizmek, yaşamımıza anlam vermek, karar vermek ya da seçim yapmak. Tüm bu sıraladıklarım özgür olunması harikulade şeyler gibi gelse de çoğu zaman bunların sorumluluğunu almak o kadar da keyifli olmayabiliyor. İşte özgürlük ve mahkumluk bu yüzden aynı cümle içinde çok anlamlı bir hal alıyor. Seçmekte özgür, seçimlerimizin sonuçlarıyla yüzleşmeye ve onların sorumluluğunu almaya mahkumuz…

Bojack Horseman Ana Teması ve Varoluş Sancısı

Dizinin ana teması da bu durum üzerine kurulu. Yaşamını anlamlı kılmaya çalışan ve bu uğurda çoğu zaman yolunu kaybeden, kafası karışan birbirinden çok farklı beş karakterin varoluş mücadelelerini izliyoruz. Karakterlerin birbirinden çok farklı olması da izleyiciye gidilecek tek bir doğru yol ve dolayısıyla “bürünülmesi” gereken bir karakter olmadığını gösteriyor. Hepsi ayrı ayrı kendi varoluş sancılarını kendi varoluş biçimlerine göre çekiyorlar. Bir diğer önemli detay ise hayvan ve insanların birlikte yaşaması. Hayvanlara insan özelliği verilmiş olmasının yanı sıra kendi doğalarına ait özelliklerini de korumuşlar. Örneğin Mr. Peanutbutter bir köpek ve bulunduğu yerde bir nesne fırlatıldığında onu yakalamak için koşturabiliyor. Bu da aynı toplumda yaşayan insanların ortak normları olmasının yanında birey olarak kendine has özelliklerinin olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Çoğu zaman görmesek de aslında oradalar.

bojack horseman karakter incelemesi
Bojack Horseman Karakteri

Birbirini takip eden sezonlar boyunca hiçbir karakter kayırılmadan birbirlerinin yaşamlarının içinde eriyik bir şekilde sunuluyor. Ekstra parlatılmış duygular, altı çizilen dramatik sahneler ya da fazla sulandırılmış şakalara yer yok. Her şey yaşamın ta kendisi gibi kaotik, karmaşık ve rastgele bir şekilde işliyor. İzleyiciyi kıvrandıran tam da bu durum aslında. Çünkü yaşamın kendisinden kaçmak için bir çizgi dizi izlemeye karar vermişken karşılaştığımız şey tam da onun kendisi.

Bojack Horseman Karakterlerinin Kaçışı

Bu kaçış yaşamı anlamlandırma sorumluluğundan kaçmanın ta kendisi. Çünkü Bojack Horseman dizisinde karakterlerin ortak noktası “bir gün” her şeyin yoluna gireceği umudu. Tabii bu uğurda bugünü kaçırıyor olmaları da diğer ortak noktaları. Bazen de özellikle bugünden kaçmaları. Bir gün gelecek ve bir anlam onları bulacak. Sonra her şey çok daha güzel olacak. Ne tatlı bir hayal ama! Direksiyonun başına geçmek ve sapaklarda seçimler yapmak yok. Arka koltukta sinmiş bir şekilde her şeyin “kendi kendisine” olmasını beklemek var.

Bojack ve Princess Carolyn Örnekleri

Bojack bastırdığı ve yüzleşmekten korktuğu travmalarıyla her köşe başında karşılaşsa da onlardan kaçmak için var gücüyle çaba sarf ediyor. Travmalarının kendisinde yarattığı duyguların yükünü taşımak istemiyor. Bu yük nefessiz bırakıyor adeta onu. Böyle zamanlarda yüzünün ifadesini hatırlamanız hiç de zor olmayacaktır eminim ki… Alaycı tavırları ve kafasının içinde uçuşan düşünceleri susturmak için kullandığı uyuşturucu ve alkolle de önce kendisini sonra da etrafındaki herkesi farklı şekillerde zor durumda bırakıyor. Yardıma ihtiyacı olmadığını ve her şeyi iyi idare ettiğini savunsa da sürekli bir şekilde başkalarının onu kurtarmak durumunda kaldığı olayların içinde buluyor kendini. Buluyor dedim dikkat ederseniz. Çünkü direksiyonun başında değil. Yol nereye giderse Bojack de oraya gidiyor. İradesini tamamıyla bir kenara bırakmış bir şekilde sürükleniyor adeta.

Bojack Horseman karakerleri
Soldan Sağa: Princess Carolyn, Diane, Mr. Peanutbutter, Todd Chavez

Princess Carolyn, yaşamına anlam vermek konusunda önemli bir sapağa gelmiş olmanın paniğini yaşarken duygularını göstermenin bir zayıflık olduğunu düşündüğü için kaygılarını kimseyle paylaşmıyor. Bunun yerine saatlerce çalışıyor ve oradan oraya koşturarak kaygılarını savuşturmaya çalışıyor. O direksiyonun başında olmasa da nereye gidileceğine dair kontrolü elinde tutuyor. Çünkü gitmekten ve görmekten korktuğu bir yer var. Sorumluluğunu almaktan korktuğu bir yaşam…

Diane, Mr. Peanutbutter ve Tod Chavez Örnekleri

Diane, her şeyin “olması gerektiği gibi” olması konusunda son derece ısrarcı. Etik dışı olan her şeye son derece net bir şekilde savaş açmış halde. Fakat kendi yaşamının sınırlarını nasıl çizeceği konusunda tamamen belirsiz bir noktada duruyor. Kendisine dair son derece mantıklı ve doğru bir “görünüm” seçmiş olsa da, bunun ardında belli belirsiz anlam dünyasında her an her şeyin dağılabileceği hissiyatını izleyiciye aksettiriyor.

Mr. Peanutbutter, neşesiyle karanlık olan her yanı aydınlatabilirmiş gibi duruyor. Hatta bazen öyle neşeli, öyle iyimser ki, etrafındakiler onun enerjisine ve mutluluğuna yetişmekte zorlanıyor. Tabii tüm bu neşe, onun yaşlanma, sevdiklerini kaybetme ve en temelde ölüm korkusunu son derece iyi bir şekilde gizliyor. Kendisinden çok daha genç kadınlarla yaptığı evlilikler ve yaşadığı ilişkilere bakılırsa da, genç insanlarla olmak ona yaş aldığını unutturacak bir ilaç niteliğinde görünüyor. Daine ile olan ilişkisi de son derece mutalist görünüyor bu açıdan da.

Dizinin ilk sezonlarında etkisiz elemanmış gibi bir yanılsama yaratan Tod Chavez ise ilerleyen sezonlarda sığ görüntüsünün ardında derin bir deniz olduğunu hepimize gösteriyor. Tüm gün kanepede televizyon karşısında vakit öldüren ve hiçbir baltaya sap olamayacağını düşündüğümüz Todd aslında “hangi” baltaya sap olacağını karar verebilmek; yaşamı anlamlandırabilmek için kendisini yeterince tanımıyor. Kendisini tanıma sürecine ise bizi yakından dahil ediyor ve onun kimliğini kazanma ve yaşamını anlamlandırma sürecine bazen eğlenerek bazense hüzünlenerek şahitlik ediyoruz.

Çizgi Diziden Varoluş ve Yaşamın Anlamına Doğru Bir Yolculuk

Var olmak, insanı ezelden beri huzursuz eden bir olgu. Anlamlandırması ayrı, sancısı ayrı bir dert olmuş yüzyıllar boyunca… Peki bir çıkış yolu var mı? Tünelin sonunda görebilecek miyiz o kadim ışığı? Nedir bu yaşamın anlamı? Yok mu bir kullanım kılavuzu?

Birçok insan yaşamın anlamını tek bir yerde, tek bir “şeyde” arar ömrü boyunca. Bir cevap bekler. Sanki bir şey bu anlamı onlara direkt ya da dolaylı olarak gösterecektir. İşte o zaman karanlıkta kalan yanları aydınlanacak, renksiz kalan her yer renklenecek ve mutluluk baki olacaktır. Fakat maalesef böyle bir şey mümkün değildir. Çünkü anlam bize gelmez; onu biz inşa ederiz.

Anlamı İnşaa Etmek

“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a katlanabilir.” der Nietzche. Nedeni olan bir insan yaşamın belirsiz ve tahmin edilemez yanına karşı daha dayanıklı olabilir. Fakat bu anlamı tek ve sabit olarak görmemek gerekir. Bu anlam, kişiden kişiye ve zaman içinde aynı kişi için farklılık gösterebilir. Burada baki olan değişimdir. Zaman akar, koşullar değişir; biz değişiriz. Dolayısıyla yaşamın anlamı da değişebilir. Anlam ise, yaşamın sorumluluğunu üstlenebilmekle oluşmaya başlar.

Yaşamın sorumluluğunun kişinin kendisinde olduğunun fark edilmesi anlamın inşası için bir başlangıçtır ve tereyağından kıl çekmek kadar kolay değildir bu süreç. Kişide bir “zeminsizlik” hissi yaratır. Çünkü bu farkındalık bir tek başınalığı getirir. Bir başkasına dayandırılamaz ya da yıkılamazdır. “İnsanın, sorunun bir parçası olduğunu görmemek için gösterdiği direnç muazzamdır.” şeklinde özetlemiştir bu durumu Erlend Loe, Bildiğimiz Dünyanın Sonu adlı romanında. Yaşanılan zeminsizlik hissinin yarattığı huzursuzluğa kendince bir direnç gösterir insan.

Herkesin Varoluş Mücadelesi Farklıdır : Bojack

Bojack Horseman şu replikle bize aslında başkasından kendisini nitelendirmesini istediğini anlatıyor:


“Bencil, narsist ve kendime zarar veren biri olduğumu biliyorum ama tüm bunların altında, derinlerde, ben iyi bir insanım ve bana iyi olduğumu söylemen gerekiyor. Diane? Lütfen söyle, Diane. Bana iyi olduğumu söyle. ”


Aslında kendisinin farkında olmasına rağmen bu farkındalığın huzursuzluğunu taşımak istemiyor. Duygularının sorumluluğunu üstlenmek yerine bir başkası tarafından onaylanmak ve rahatlatılmak istiyor. Fakat bastırılan ve sonuna kadar yaşanmamış bir duygu korkuyla mücadele etmek zorundalığı yaratır. O duygudan tam bir kopuş sağlamak mümkün değildir. Korku devam eder. Duyguların tam ortasına kendimizi bırakarak onu tam anlamı ile yaşayarak ise o duyguların “ne” olduğunu öğreniriz. Ancak o zaman onları tanır, yaşantılar ve onlardan kopabiliriz.

Mr. Peanutbutter ve Diane

“Evren acımasız, umursamaz bir boşluktur. Mutlu olmanın anahtarı anlam aramak değildir; kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir ve sonunda öleceksin. ” diyor Mr. Peanutbutter. Kardeşinin ölümcül bir hastalığı olabileceği haberini almasının ardından “ölüm” kavramıyla karşı karşıya kalışı her şeyin yönünü değiştirir. Ölümün yaşamın anlamını inşa etmek için oynadığı kilit rolü bu noktada çok net bir şekilde görürüz. Ölüm, direnç gösterip çarpıttığımız gerçeklikle bizi yüz yüze getirir ve anlamı inşa etmekte güçlü bir itici rol oynar.

Diane, kariyerinde başarılı ve sevdiği kişi ile evli olsa da yaşamında bir şeyler hep eksiktir. Hedeflediği şeylere ulaştığında mutlu olacağını düşünerek her hedefine ulaştığında da anlamlandıramadığı bir tatminsizlik hissi ile baş başa kalmaktadır. İçinde bulunduğu durumdan hiçbir zaman memnun olamaz. Çünkü sahip oldukları ile yaşayabileceği mutluluğu, eksik olduğunu düşündüğü bir başka şeyin mutsuzluğu ile gölgeler. İki farklı insan tamamen aynı başarıya ve imkana sahip olabilir. Bu noktada yaşamı anlamlandırmak ve nitelendirmek kişinin bakışına; sorumluluğuna kalmıştır. Daima bir şeylerin eksik olduğu düşünülen bir yaşamda o boşluğu Diane’in kendisi yaratıyor olabilir mi?

Todd ve Carolyn : Kimlik Kazanımı ve Kırılabilirlik

Kimlik kazanımı bazen uzun ve zorlu bazense şanslı ve yumuşak bir geçiş olabilir. Todd’un yolculuğu da bizi kendi kimlik kazanımı ve anlam arayışı yolculuğumuza götürüyor. Kendisini tanımaya çalışırken keşfettiklerine karşı tutumu yine anlamı inşa edenin kişinin kendisi olduğunu bizlere gösteriyor. İnsanın kendisini tanırken her zaman tatsız şeylerle karşılaşacağı inancı ve bu nedenle kendisini sorgulamaktan kaçınmasına karşın bize farklı bir bakış açısı sunuyor. Aseksüel olduğunu keşfeden Todd’un kendisine ve aseksüelliğe karşı tutumu eminim ki hepimizin kalbini ısıtmış ve gururlandırmıştır…

Güçlü yanlarımızın farkında olmak kadar kırılganlığımızın da bilincinde olmak son derece önemlidir. Princess Carolyn’in kırılganlığına karşı ördüğü güçlü bir duvar var. Bu duvarın onu bir anlamda ne kadar yalnızlaştırdığını izlemek de bize bunu en güzel şekilde anlatır. Çünkü kırılganlık, insan yanımızın bir parçasıdır. Kabul edilmediği takdirde üzüntü, hayal kırıklığı gibi duyguları yaratır. Aynı zamanda sevgi, şefkat gibi almaya ve vermeye ihtiyaç duyduğumuz duyguların da önünü tıkar. Kırılabilirlik insancadır ve yaşamın bir parçasıdır.

Sona “Varmak”

Şöyle bir toparlamak gerekirse (biraz dağıldık farkındayım) varoluş ve yaşamın anlamı temiz ve beyaz bir sayfadan çok, karalanmış, yazılıp silinmiş bazen sayfaları yırtılıp baştan başlanmış karmaşık bir yolculuktur. “Yaşamı düğümlemeden çözemezsin.” demiş Oruç Aruoba. Önce karışacağız, bazen düşeceğiz. Bu yolculuk “varmak” için değil.

Esas olan “gidiyor” olmak.
“Özgürlük budur belki de:
Sürekli bir yersizlik;
sürüp giden bir yol…” -Oruç Aruoba / Yürüme

Editörün Notu: Eğer varoluşa dair başka bir yazı okumak isterseniz Meursault Psikolojik Karakter Analizi : Varoluşçu Kuram adlı yazımıza göz atabilirsiniz. su Demirkol yazılarından devam etmek isterseniz Prodigal Son Dizisi : Psikolojik İnceleme adlı yazıya vuradan ulaşabilirsiniz.


Bu yazılı içerik Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Editör: S. Cennet Gülmez

Görsel Tasarım: Taner Türker


Kaynakça

Ang, E. (2018, Mart 12). Why The Main Characters From Bojack Horseman Are Symbolic Of Our Inner Selves.
Aruoba, O. (2012). Yürüme. İstanbul : Metis Yayınları.
Aruoba, O. (2014). De Ki İşte. İstanbul: Metis Yayınları.
Frankl, V. E. (2019). İnsanın Anlam Arayışı. İstanbul: Okyanus.
Loe, E. (2019). Bildiğimiz Dünyanın Sonu . İstanbul: Yapı Kredi Yayınları .
Yalom, I. (1999). Varoluşçu Psikoterapi. İstanbul : Kabalcı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*