New Amsterdam dizisi

New Amsterdam Dizisi : Dr. Iggy Frome

Dizi/Klinik Psikoloji/Psikolog/Toplumsal

Ruh sağlığı çalışanlarının hiç sorunları olmaz mı? Ya da tüm sorunlarını çözmüş süper insanlar mıdır? Ne yaşarlarsa yaşasınlar bunu kendi kendilerine çözebilirler mi? Tüm sorulara New Amsterdam Dizisi : Dr. Iggy Frome  adlı bu yazıda yer vereceğiz.  Haydi başlayalım!

Ruh Sağlığı Çalışanı Kimdir?

Ruh sağlığı çalışanı bir çatı kavram. Psikolog, psikiyatrist, psikiyatri hemşiresi gibi pek çok mesleği kapsıyor. Bu çatı kavram altındaki tüm ruh sağlığı çalışanlarından ise mükemmel bir hayata sahip olmaları ve süper insan olmaları bekleniyor.

Ruh sağlığı çalışanları “sorunsuz insan” mıdır?

Sanılanın ve birçok ruh sağlığı çalışanına dayatılanın aksine ruh sağlığı çalışanlarının sorunsuz, pürüzsüz, üzüntüden arındırılmış hayatları yoktur. Çünkü sahip oldukları tüm mesleki sıfatlarının ötesinde hepsi birer insandır. Bu sebeple de her insan kadar kırılabilir, üzülebilir, yas tutabilirler. Dahası depresyon geçirebilir, anksiyete veya yaşadığı ani bir olay sonucu travma sonrası stres bozukluğu yaşayabilirler.

New Amsterdam dizisi karakterlerinden Iggy Frome’da da olduğu gibi kendisi ile ilgili mücadele ettiği durumlar olabilir. Evet evet, ruh sağlığı çalışanları da bunların hepsini deneyimleyebilir. Aynı zamanda tüm bunlarla birlikte danışanlarına ihtiyaçları olan süreci sağlayabilirler. Şimdi gelin, tam da bu bahsettiklerimi son derece net bir şekilde işleyen bir diziye bakalım. Netflix’in gözdeleri arasında yer alan New Amsterdam dizisi ve doktorlarından Iggy Frome karakterine…

Başarılı Bir Psikiyatrist ve Sorunlu Bir Özel Hayat

Dr. Iggy Frome, New Amsterdam Tıp Merkezi’ndeki psikiyatri bölümünün başkanı ve son derece saygın bir psikiyatristtir. Diğer bölüm başkanları ile yakın ilişki içindedir ve ihtiyaç halinde onlarla birlikte çalışır. Iggy başlangıçta yardımseverliği ve özverisi ile izleyicinin sevgisini ve saygısını kazanmayı başarıyor. İlerleyen bölümlerde özel hayatının daha yakından gösterilmesi ile onun psikiyatrist kimliğinin ardındaki salt insan kimliğine dair bilgilere ortaya çıkar. Böylece hepimizin zihninde azıcık da olsa yerleşmiş olan “sorunsuz ruh sağlığı çalışanı” imajını sarsmaya başlar.

New Amsterdam dizisine performans değerlendirmesi için gelen bir psikiyatrist, hastanede yaşanan bir olaydan dolayı hastanenin giriş–çıkışlarının kapanması sonucu Dr. Iggy ve eşi ile kendisini aynı odada bulur. Hem de bir çift tartışmasının ortasında. Ve bu durum psikiyatristin Dr. Iggy’nin eşinin duygularına tercüman olması ile bir çift terapisi seansına dönüşür. İşte tam bu andan itibaren, herkese yardım eden, empati yeteneği son derece gelişmiş ve insanlara ihtiyacı olanı verebilen Dr. Iggy Frome şimdi karşımızda üzgün, kızgın ve savunmasız bir halde görünmeye başlar izleyiciye.

Bozulan Ruh Sağlığı Çalışanı İmajı

Ben de bir izleyici ve psikolog olarak Iggy Frome’un savunmasız hallerini görünce kaygılanmaya başlamıştım. Böylesine başarılı bir çizgide başlatılan bir karakterin kusurlarının bu denli açık yansıtılması izleyicilere nasıl geçecekti? Bir özel hayatının bile olabileceğinin düşünülemediği yerde bir ruh sağlığı çalışanının içinden çıkamadığı, hatta içinde debelendiği bir sorunu olduğunun yansıtılması nasıl karşılanacaktı?

Iggy Frome’a Derin Bir Yolculuk

New Amsterdam dizisi gidişatıyla tüm sorularıma cevap, tüm kaygılarıma derin bir nefes oldu… Öncelikle bir çift terapisine dönüşen konuşma Iggy’nin kendilik algısının son derece problemli olduğunu ortaya çıkardı. Ancak birilerine yardım ettiğinde değer görmeye layık olduğunu düşündüğü, aksi takdirde kendisini “işe yaramaz bir şişko” olarak gördüğünü dile getirdi.

Psikiyatristin süreç boyunca elde ettiği veriler de onun DSM-V kriterlerine göre Narsistik Kişilik Bozukluğu olduğuna işaret ediyordu ve bunu Iggy ile paylaştı. Tabii ki her şey bununla sınırlı kalmadı. Bu olay sadece bir eşikti ve Iggy o eşiği geçtiği anda her şey yokuş aşağı gitmeye başladı. Bu yokuş aşağı gidiş ilk defa olmuyordu. Tıpkı Sisifos gibi Iggy de kayanın her düşüşünde onu tekrar yukarı çıkarıyor ve sonra düşüşüne seyirci kalıyordu. Kayanın “neden” sürekli aşağı düştüğüne odaklanmadan yalnızca “günü kurtarıyordu”. Fakat bu sefer bu döngü başka türlü ilerleyerek bir döngü olmaktan çıkacaktı.

Iggy’nin Çocukluk Yaşantıları ve Kendilik Algısı

Kilo problemi yaşayan bir babanın oğlu olan Iggy, çocukluğu ve ergenliği boyunca babası tarafından kilosu ile ilgili psikolojik şiddete uğramıştı. Ayrıca ağır diyetler yapmaya zorlanmıştı. Tüm bunların sebebi ise babasının kendi hayatında yaşadığı kilo problemlerini oğlunun yaşamasını istemeyişiydi. Masum görünen ama bir o kadar da tehlikeli bir niyetti.

Yeme Bozukluğuna Evrilen Bir Yol

Çocukluk yaşantıları Iggy’nin kendilik ve değer algısında bir bozulmaya yol açmıştı. Iggy kendi değerini kilosu ile ters orantılı bir şekilde kurmuştu. Bu durum da onu uzun yıllar savaşacağı yeme bozukluğuna itmişti. Kendisini kötü veya çaresiz hissettiğinde iş yerindeki odasında sakladığı bir çekmece dolusu abur cuburu yemeye başlıyor ve yeme sonrası inanılmaz bir pişmanlık hissediyordu. Takip eden günlerde kendisini uzun süreler aç bırakıyordu. Bu hikaye ise Iggy’nin iş arkadaşı Lauren sayesinde öğrenmiştik.

Lauren, kendisini kötü hisseden Iggy’ye aç olup olmadığını sorarak birkaç gündür yemek yemediği gerçeğini ortaya çıkartmıştı. Bu durumdan şüphelenerek Iggy’nin bir yeme bozukluğu olup olmadığını sorgulamıştır. Iggy’nin durumu itiraf etmesi ise Lauren’in yeme bozukluğuna sahip olan insanların genellikle yiyecek zulaları yaptığı bilgisine sahip olması ve abur cubur dolu çekmeceyi bulmasıyla gerçekleşmiştir.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim şey, Iggy bir probleminin olduğunu, probleminin neden kaynaklandığını ve bunun kendisi ile sevdiklerine ne açıdan zarar verdiğini mantık çerçevesi içerisinde görebiliyordu. Fakat buna karşılık durumunu sesli bir şekilde ifade etmesi ve bir çözüm süreci başlatabilmesi için “başka bir göz ve başka bir sese” ihtiyacı vardı. Mesleği ona kendisi ile ilgili de analitik düşünebilme yetisini kazandırmıştı. Ama bu her zaman yeterli miydi? Bir psikolog olarak buna Iggy yerine cevap verebilirim; hayır!

Psikiyatrist de psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilir!

Iggy’nin kendi hikayesini anlatması onda bir kırılma noktası yaratarak psikolojik ve fiziksel sağlığına kavuşabilmesi için bir aralık yaratmıştır. Yardım almaya karar vermesi bir hayli zamanını almıştır. Bu durumda şunu görebiliriz; yaşanılan bir sorun fark edildiğinde ve bunun bilincinde olunduğunda bu sorun doğrudan çözüme giden yola sapamayabiliyor.

Düğümlenen yeri çözebilmek hatta bazen düğümlenen yerin neresi olduğunu görebilmek için bir başkasının gözüne, düşüncelerine, yol göstermesine ihtiyaç duyarız. Bu durum bir ruh sağlığı çalışanı için de geçerlidir. Çünkü ruh sağlığı çalışanları da birer insandır. Tıpkı bir doktorun hastalanıp başka bir doktora ihtiyaç duyabileceği gibi bir ruh sağlığı çalışanı da başka bir meslektaşından yardım alma hakkına sahiptir ve bu son derece normaldir. Bir doktor, hasta olduğunda onun bir daha ameliyat yapamayacağını düşünmüyorsak aynısını ruh sağlığı çalışanı için de düşünmemeliyiz.

New Amsterdam Iggy ve Farkındalık

Iggy uzun bir farkındalık ve onu takip eden inkar sürecinin ardından yardıma ihtiyacı olduğunu fark etti. Bunun son derece normal bir durum olduğunu kabul etmeye başlayarak kendisi için bir adım attı. Hayır, başlamak bitirmenin yarısı değildir ama başlamak başlı başına bir önem taşır. Bir ruh sağlığı çalışanı için “bile” başlamak zor gelebilir. Iggy bir yandan “kendi sürecini” başlattı ve bir yandan da mesleğine devam ederek hastalarına ihtiyacı olanı sağlamaya, onlara yardım etmeye devam etti… Böylece New Amsterdam dizisi izleyiciler için büyük bir hizmet vermiş oldu… Ruh sağlığı çalışanlarının terapi ihtiyacını ve insan olduğu gerçeğini gözler önüne serdi.


“Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır; başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.”

-Tolstoy


Yaralanabilirlik

Evet, ruh sağlığı çalışanları olarak psikolojik sorun geçirmez yeleklerimiz yok. Aksine, herkes kadar yara alabiliriz. Ve aslında bu, karşımızdaki insanı anlayabilmek için en temel unsuru oluşturur. Bir yarayı, kendi “yaralanabilirliğimizden” anlayabiliriz. İngilizce’de bu kavram vulnerability olarak geçer. Fiziksel veya duygusal olarak saldırıya uğrama veya zarar görme olasılığına maruz kalmanın niteliği veya durumu anlamına gelir. Maalesef ki Türkçe’de tam karşılığı mevcut değil. Mesleğimizde bizi öne çıkaran, bu anlamayı daha üst bir düzeyde teknik bilgilerle donatarak empati kurmayı ve danışan için şimdi ve burada olmayı öğreniriz. Çalıştığımız “materyalin” kendisi olmamız, bu mesleğin paradoksal ve bir o kadar da önemli bir yanıdır özetle.

Son olarak Irvın D. Yalom’un “Bağışlanan Terapi” adlı kitabından bir alıntı yaparak yazımı sonlandırmak istiyorum. “Bu işin içinde hep beraberiz ve hiçbir terapistin, hiç kimsenin varoluşunun yapısında bulunan trajedilere karşı bağışıklığı yok.”

Editörün Notu: Su Demirkol’un yazılarından devam etmek isterseniz Bojack Horseman Karakterleri ile Varoluş adlı yazıdan devam edebilirsiniz. Eğer terapistin insan olma ihtiyacı üzerine bir mülahaza arıyorsanız Bir Başkadır Dizisi tam sizlik bir yazı olabilir. Ayrıca diziye de bir göz atabilirsiniz: Bir Başkadır Fragman.


Bu yazı Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir. 

Editör: Selin Cennet Türker

Görsel Tasarım: Taner Türker


Kaynakça

New Amsterdam (2018). [Sinema Filmi].

Yalom, I. D. (2017). “Yol Arkadaşları” Olarak Terapist ve Hasta. I. D. Yalom içinde, Bağışlanan Terapi (s. 30). İstanbul: Pegasus Yayınları.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*