Brooklyn Nine-Nine ve Psikoloji

Brooklyn Nine-Nine ve Psikoloji

Dizi/Yaratıcı Psikoloji

Yaratıcı içeriğin adresi Psikoloji Arşiv’e, Powerpuff Girls ve Yaprak Dökümü’nden sonra, bu kez de Brooklyn Nine-Nine ve Psikoloji başlığı konuk oluyor.

Powerpuf Girls için “Psikopatolojik bir tanı olsalardı bu hangi tanı olurdu?”, Yaprak Dökümü için “Yapısal Kuramda hangi benlik ögesini temsil ederlerdi?” diye sormuştuk. Brooklyn Nine-Nine için de “Hangi psikoloji terimini temsil ediyor?” diye soruyoruz. NYPD’nin göz bebekleriyle, Brooklyn Nine-Nine’nın nev-i şahsına münhasır karakterleriyle, rehine olmayı asla hak etmeyen gerçek kahramanlarla harika bir psikoloji yolculuğuna hazır mısınız? Hazırsanız, welcome aboard!

Kaptan Holt

Brooklyn Nine-Nine ve psikoloji yazısının ilk karakteri Jake kadar bizim de babamız olan Kaptan Holt. Holt’u bilirsiniz. Espri yaparken, mutlu olduğunda, üzüldüğünde hep aynı jest ve mimikler vardır. Noel’den Noel’e bir heyecan emaresi, sevinç belirtisi görüyoruz ama Scully’e sinirlendiği zamanlar hariç hemen her zaman duygusal olarak ifadesiz. Hatta bu durum Nine-Nine için sıklıkla yarış, iddia konusu da oluyor.

Duyguların yarattığı fizyolojik belirtileri çok iyi biliyor hatta Rosa’yı dudağının çevresindeki gerginlikten, terlemesinden yakalayabiliyor ancak iş kendi duygularını ifade etmeye gelince daha çok teorik kalıyor diyebiliriz. Mesela dernek toplantısında bütün salonu kırıp geçiren bir espri yaptı ama orada da bir gülümseme görmedik. Hatta Gina gibi biz de hayrete düştük.

kaptan holt karakter incelemesi

Öfke’ye gelirsek; Holt’un gerçekten bağırıp çağırmasına sebep olan pek de olay yok. Scully ve Hitchock burada istisna-i bir durum diyebiliriz tabii. Üzüntü ise onu sadece sessizleştiriyor ve daha tepkisiz hale getiriyor. Mesela Kevin ile kavgalı ise Peralta’nın kravat takmaması onu pek de ilgilendirmiyor.

Peki Kaptan Holt hangi psikoloji terimini temsil ediyor?

Aradığımız cevap duygusal küntlük. Duygusal küntlük, en basit tanımıyla, bir duygunun ifadesinde jest, mimik, beden dili ve fizyolojik belirti anlamında yetersiz kalmaktır. Duygusal küntlük aynı zamanda şizofreni tanısında negatif belirtiler grubunda yer alır.

Kişi tıpkı konuşma ve konuşma içeriğinde fakirleşme yaşadığı gibi duygulanımda da fakirleşme yaşayabilir ve duygusal küntlük, tepkisizlik görülebilir. Ancak şu bilgiyi de not düşelim… Duygusal küntlükte giderek azalan ve ileri derecede azalma ile sonuçlanan bir grafik söz konusudur. Holt ise, Nine-Nine sayesinde giderek daha çok duygusal tepki vermeye ve duygulanımlarını ifade etmeye başlıyor. Ne diyebiliriz ki… Nine-Nine!

Çavuş Terry

Nine-Nine ve psikoloji yazımıza yürüyen proteinimiz, dünyanın en iyi iki babası Terry Jeffords ile devam ediyoruz. Terry’i bilirsiniz. Vücudundaki yağ oranı %2’dir, kas ağırlığı Peralta’nın ağırlığından fazladır. Terry’nin günlük antrenmanı yetişkin bir erkeğin bir aylık antrenmanına denktir. Sonuncusu öznel yargıydı. 🙂 Jake Peralta’nın Terry’i oyalamak için antrenmanına eşlik ettiği bölümü hatırlıyor musunuz? Peralta bayılmanın eşiğinde, son nefesine bir nefes kala performans göstererek ona eşlik edebilmişti.

Çavuş Terry ve Karakter İncelemesi

Terry o kadar çok kasa sahip ki Gina o kasları oynatmasını sağlamak için bir bahane arayıp duruyor. Ayrıca güçlü olmak da Terry için çok önemli, mesela gücünü Gina ve Amy’e ispat etmek için bir arabayı havaya kaldırmıştı. Terry kaslarını çok seviyor. Vücut geliştirme onun için belki de ailesinden sonraki en önemli konu. Harika bir protein kaynağı olan yoğurda sevgisi de beslenme ve vücut geliştirmeye biraz fazla takmasından geliyor. Ne demiş ünlü düşünür:


Terry loves yoghurt!


Peki Terry Jeffords hangi psikoloji terimini temsil ediyor?

Aradığımız cevap bigoreksiya. Bigoreksiya yani kas dismorfisi kişinin vücut geliştirme, kas oranını artırma ve sağlıklı beslenme gibi pek çok takıntıya sahip olması anlamına geliyor. Bu saydıklarımız Terry’de bulunan özellikler. Terry’de bulunmayan ancak bigoreksiya belirtisi olarak nitelendirilen diğer durumlar ise; vücudunun yeterince gelişmiş, kaslı olmadığını düşünmek, vücudunun görünmesinden utanmak, sakatlık riskine rağmen günlük antrenmanını devam ettirmek ve vücut geliştirme dışında bir konuya odaklanamamak.

Bigoreksiya (muscular dysmorphia) aynı zamanda anokresiyanın tersi bir seyir izleyen bir dismorfi. Kişi çok fazla kas geliştirse dahi yeterince kaslı ve güçlü bir vücuda sahip olmadığını düşünüyor, kendini zayıf görüyor. Bigoreksiya her iki cinsi de etkileyebilirken genellikle erkeklerde görülüyor. BBC’nin 2015 yılında yaptığı bir habere göre İngiltere’de spor salonuna giden her 10 erkekten biri bigoreksiya belirtileri gösteriyor.

Nine-Nine ‘ın İnsan Terbiyecisi: Gina Linetti

Başlığın sebebini açıklayayım: Gina’nın birbirine küsen Scully ve Hitchock’ı barıştırma yöntemi. Gelelim asıl konumuza. Gina’yı bilirsiniz. Alfaların alfası, özgüven parçalayan sözlerin kraliçesi, Nine-Nine’ın yargı makinesi… Gina girdiği ortamda bir şekilde ilgi odağı olmayı başarıyor ama bunun için özel bir çaba gösterdiğini de göz önünde tutmak gerek.

gina linetti psikolojik karakter incelemesi

Genellikle bencil ve kendi çıkarına olan şeyler için NYPD’nin göz bebeği iyi kalpli miniklerimizi bile harcayabilir. Herkesin kendisine bayıldığına dair bir inancı var. Sıklıkla “kim daha alfa” yarışına giriyor ve karşısındaki kim olursa olsun yarışı kazanmak için her şeyini veriyor. Birini tam anlamıyla karşılıksız sevebildiğinden bile ancak 5. Sezonda emin olabiliyoruz. Ama yine de başaramadığı şeyler var.

Mesela gerçek bir köle olarak gördüğü Boyle’a karşı koyamadığı bir dönem oldu, tabii suçu kendinde değil Boyle’da ve alkolde aradı. Dansı bariz şekilde kötü olmasına rağmen dans yeteneğini de hayli abartıyor. Ayrıca dans performansı nedeniyle kovulduğunu iddia ettiği dans grubu da onu büyük ihtimalle hükmedici karakteri nedeniyle grupta istemedi. Yine de biz Holt’a bile hayat dersi veren Gina Linetti’yi takdir ediyoruz.

Peki Gina Linetti hangi psikoloji terimini temsil ediyor?

Tabii ki ve kesinlikle narsisizm. Gina’nın karakter özellikleri ve narsistik kişilik özelliklerini karşılaştırdığınızda pek çok benzerlik bulabilirsiniz. Narsistik kişilik belirtileri; kendi yetenek ve başarılarını abartılı şekilde yüksekte görme, kendisine hayranlık duyulmasını bekleme, empati yoksunluğu, diğerlerini abartılı şekilde kendisinden aşağıda görme, başkalarından faydalanma ve kendisine özel iyilikler bekleme. Ayrıca kendi başarı, yetenek ve güzelliğiyle meşgul olma da var.

Sanırım Gina bu özellikleri birebir karşılıyor. Ayrıca daha önce Arşivlediğimiz Gina’nın repliği de şöyle “Anormallik psikolojisi dersi alıyorum da, herkes bana aşık”. Ne diyebiliriz ki… Gina Linetti ya narsist ya da gerçekten mükemmel bir dans kraliçesi. Ben oyumu ikinci varsayımdan yana kullanacağım.

Ayrılmaz İkili: Scully ve Hitchock

Benim için Brooklyn Nine-Nine neyse NYPD için de Hitchcock ve Scully odur bence. Onlar olmadan bir davanın çözülmesi bence imkansız. Şaka şaka! Hitchcock ve Scully’i gözünüzün önüne getirdiğinizde aklınıza neler geliyor? Sandalye, dinlenme odası, hamburger, sosisli, tatlılar, yiyecek otomatı, cips, gazlı içecek, yemek kavgası… Sanırım gözümüzün önüne gelen çoğu şey yiyecek ya da içecek. Üstelik çok kalorili şeyler.

Scully ve Hitchock psikolojik karakter incelemesi

Onlara herhangi bir konuda fikir sorduğunuzda ise onların aklına ilk gelen şey yine yiyecek oluyor. Mesela tahtaya içinde benekler olan bir daire çizerseniz ikisi de bunun bir cookie ya da bir pizza olduğunu düşünecek. Sonra cookie-pizza olduğu konusunda ortak bir karara varacaklardır. Evet, böyle bir sahne vardı. Çalışmak yok, düşünmek yok, dosya almak yok… Sadece yemek, içmek ve oturmak var. Hatta sadece açken değil tokken de yemek var. Bir de bizi çok güldüren şapşallıkları var.

Peki Hitchcock ve Scully hangi psikoloji terimini temsil ediyor?

Muhteşem ikili için doğru cevap tıkınırcasına yeme. Hitchcock ve Scully için tıkınırcasına yeme bozukluğu son derece yeterli bir terim olacaktır. Çünkü ikisi de pek çok belirtiyi karşılıyor. Karşıladıkları belirtileri sıralayalım…

Benzer koşullarda ve zaman diliminde herhangi bir bireyin yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği, kısa bir sürede yeme. Yeme davranışı sırasında kontrolü kaybetme. Normalden çok daha hızlı yeme. Rahatsız edici derecede doyana kadar yemeye devam etme. Fiziksel olarak aç hissetmese dahi aşırı derecede yeme.

Karşılamadıkları belirtiler ise zorla istifra gibi telafi edici davranışlar, yeme sonrası suçlu ya da pişman hissetme, yediklerinin miktarından utanma. Son belirtinin hiç mi hiç karşılanmadığını hatırlatalım. Ayrıca tıkınırcasına yeme bozukluğuna genellikle kalp-damar rahatsızlıkları eşlik ediyor, Scully’nin ayda bir geçirdiği kalp krizleri buraya bir işaret olsa gerek.

Yazarın vedası…

Şu an itibariyle 1200 kelimeyi aşmış bir yazıyı bitirmiş bulunmaktasınız. Okuyan sizi ve yazan beni tebrik ederim. Brooklyn Nine-Nine ve Psikoloji yazısını burada sonlandırıyorum. Çünkü biraz daha yazarsam Manas Destanı’nın kalbi kırılacak. Maalesef bazı Nine-Nine karakterlerine henüz yer veremedim. Ama kim bilir… Eğer sıkı bir Arşiv takipçisi olursanız bir gün siz de Peralta’yı görebilirsiniz.


Bu yazılı içerik Psikoloji Arşiv Yayın İlkeleri ‘ne uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Görsel Tasarım: Taner Türker

1 Yorum

  1. Harika içerik. Kaleminize sağlık. Yazıda Peralta’yı aradım, nasılsa dizide sürekli babasından yakınıyordu. Santiago, Diaz, Charles ve tabi Pimento’nun da yer aldığı yazıyı merakla bekliyorum ☺️

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*